Öykü

Kars Operasyonu

Steambot uzun zamandır kimsenin üzerinde iz bırakmadığı zemine iniş yaparken epeyce toz kaldırdı. Pilot Mahmut’un keyfi dönüşte iyi bir temizlik yapmak zorunda kalacağı için kaçmıştı. Ekibin lideri Stimpi ise son derece heyecanlıydı. Az sonra keşfettiği artefaktı kendi gözleriyle görecekti. İslim Müzesi’nde arşivleme uzmanı olarak çalışan Stimpi yaptığı araştırmanın böylesi sarsıcı sonuçlar doğuracağını hayal dahi edememişti. Müzede bağlı olduğu amiri olayın öneminin hemen farkına varmış, çeşitli entrikalarla Stimpi’nin keşfini kendine mal etmeye çalışmıştı. Ancak müze müdürü Mustim, yanında çalışan insanları çok iyi tanıyan biriydi.

Yeni nesil insanlar modern islim teknolojisini kullanırken tarihi geçmişlerini unutmaya başlamıştı. Mustim bey işte bu boşluğu doldurmak için müzenin müdürlüğüne aday olduğunda kimse aklındakilerini bilmiyordu. Ancak çok geçmeden insanlar onu ‘İslim Efsanesi’ olarak adlandırmaya başlamıştı. Çünkü Mustim’in müzede sergilediği araçlar ve mekanizmalar büyük hayranlık uyandırıyordu. Üstelik bunların hepsi çalışır haldeydi. Mustim özel olarak yaptığı haftalık sunumlarda meraklı insanların karşısında yeni sergilenen bir aracı anlatır, ardından da bronz çerçeve içindeki o büyülü kırmızı düğmeye basardı. Çalışması mümkün görünmeyen araç adeta canlanırdı. Pistonlarından damlayan su, buhar tahliye borularından çıkan süt beyazı buhar izleyenleri hayran bırakırdı. Mustim ağzı açık bir şekilde müzenin yeni eserine bakan insanları gördükçe doğru bir iş yaptığına bir kez daha emin olurdu.

Stimpi’nin buluşu halkın İslim Efsanesi Mustim’i dahi heyecanlandırmıştı. Getirdiği belgeleri ve fotoğrafları gören adamcağızın adeta kalbi duracak gibi olmuştu. Amiri ise olayın önemini pekiştirici birkaç söz söylemek istemiş, ancak Mustim onu çok sert bir şekilde susturmuştu. Görev kesinlikle Stimpi’nindi.

Çünkü Mustim onda müzenin gelecek müdürünü görmekteydi. Müze Dünya’ya yeni bir arkeolojik seyahat izni almış ve seyahat için dört kişilik bir ekip kurulmuştu. Stimpi’nin başlanlığındaki bu ekipte arkaik islim mekanizmaları uzmanı İslimbol, kameraman Cloud ve güvenlik sorumlusu, aynı zamanda pilot Mahmut bulunuyordu. Ekibin görevi Stimpi’nin keşfini teyid etmek, bulunan artefaktın durumunu tespit etmek ve müzeye taşınması imkanlarını araştırmaktı.

– Bay Stimpi, yerel halktan hala burada kalmayı seçenler var. Eğer onlardan biri karşımıza çıkarsa, müsaade edin önce ben konuşayım!

– Steambotun tozlandığını artık unutmuş, güvenlikten sorumlu olduğunu hatırlamış olan Mahmut endişeli bir ses tonuyla söylemişti bunu.

– Elbette bay Mahmut. Ama işi artefaktı görmemizi engelleyecek bir hale getirmeyin lütfen.

– Oho, efendim siz benim kaba saba konuşmama bakmayın. Yerel halk bu dilden çok daha iyi anlar. Emin olun. Artefaktı göreceğiz.

– Umarım. Doğu yönünde birkaç yüz metre ilerlememiz gerekiyor. Ekip artefaktın durumunu tespit etmek için gerekli tüm ekipmanı sırtlandı. Pilot Mahmut steambotun kapısını kapadı ve eliyle ‘hazırız, gidebiliriz!’ diye işaret etti.

Kısa bir yürüyüşten sonra etrafı ahşap çitlerle çevrili bir alana vardılar. Stimpi sıcak havadan dolayı terleyen alnını silerken içeri girebilecekleri bir kapı olup olmadığına bakındı. Şanslıydılar. Çünkü hemen yakınlarında çok geniş kanatları olan bir kapı vardı. Oraya varınca çantasından çıkardığı bir fırça ile toprağı eşeledi. Fırçanın temizlediği yerde üzeri pasla kaplanmış bir metal parçası göründü. Ekipteki diğer adamlar bunun ne olduğunu anlamaya çalışırken doğrulup ayağa kalkan Stimpi keyiflenmişti.

– Doğru yerdeyiz! Gidelim!

barış korkut'un lagari bilimkurgu fanzini için çizdiği bir ilüstratör

Terk edildiği belli olan araziye açılan kapılar kilitli değildi. Stimpi ahşap kapı kanatlarından birini hafifçe iteledi, içeri girer girmez dizlerinin üzerine çöktü. Karşısındaki manzara anlatılamayacak kadar güzeldi. O sırada aklını yitirmeyen sadece kameraman Cloud idi. Hemen kamerasını çıkarmış, bu büyülü anın kayıtlarını almaya başlamıştı. Ağzından tek kelim çıkan Mahmut oldu.

– Aman tanrım bu da ne böyle?

Stimpi bu sorunun üzerine kendine geldi ve hemen ayağa kalkarak artefakta doğru ilerlemeye başladı. Etrafta tek bir ağacın kalmadığı, çölleşmeye yüz tutmuş bu yerde artefaktın böylesine temiz kalmasına şaşırmıştı. Artefakt kapkaraydı, ancak diğer metal aksamı daha dün yağlanmış gibi pırıl pırıldı. Bu artefakla birilerinin ilgilendiğine işaret ediyordu.

– Mahmut bey, dikkatli olmamız gerekiyor. Burada yerel halktan birileri olmalı!

– Farkındayım bay Stimpi. O birisi dediğiniz bize doğru ilerliyor şimdi. Elinde gördüğüm ise çifteye çok benziyor.

– Mahmut bey, lütfen sakin olalım. Müsaade ederseniz onunla ben konuşacağım. Diyaloğumuza çifte ve stimrifle başlamak istemem.

Mahmut elini stimrifin üzerine koymuş ancak Stipmi’nin sözlerinin doğru olduğunu anladığını işaret edecek şekilde başını sallamıştı. Stimpi ağır ağır adımlar atarak kendisine yaklaşan yaşlı adama doğru ilerleri:

– Beyim, kusura bakmayın izinsiz içeri girdik. Ancak amacımız kötü değil. Bu artefakt hakkında konuşabilir miyiz? Belli ki ona siz bakıyorsunuz.

– Adam duraksamış, ilgiyle Stimpi’nin dediklerini dinlemişti ancak çifteyi de elinden bırakmak niyetinde değildi.

– Neymiş? Neymiş? Sen güzelime nasıl böyle kötü bir kelime kullanırsın?

– Yok, yok yanlış anladınız. Ben de onun harika olduğu düşünüyorum.

Müsaade ederseniz ne için geldiğimizi anlatayım. Yok, konuşmaya niyetiniz yoksa, geldiğimiz gibi gideriz.

– İşte böyle, Mustim bey. O yaşlı adam gerçekten de artefaktın bakımını yapıyormuş. Yıllardır. Dedeleri gibi. Yaşayan bir efsane. Bu işin ustası. Tüm olumsuz şartlara rağmen artefakt çalışır haldeydi. Şimdi hatırladıkça tüylerim diken diken oluyor hala. Ancak size rapor ettiğim gibi artefaktın müzeye verilmesine karşı çıktı. Ancak ben öldükten sonra diyor. Zaten ondan sonra bakacak kimse kalmayacakmış.

– Anlıyorum. Belki müzeye taşımamız mümkün olmayacak şimdi, ancak yine de birşeyler yapılabilir. – Mustim kameraman Cloud’un verdiği portatif oynatıcıda artefaktın nasıl çalıştığını izlerken çok memnun idi.– Belki oraya ziyaret yapmamıza izin verir. Bu müze için de güzel bir yenilik olurdu. Düşünsenize önce teorik anlatım, ardından yarım saatlik Dünya’ya uçuş. Bir saat yerine artefakt incelemesi, belki bir öğle yemeği ve geri dönüş. Bu harika bir fikir. Stimpi görüşmeleri yapmak için yine oraya gitmen gerekecek.

– Büyük bir zevkle bay Mustim. O yaşlı adam çok hoşuma gitti. Adı Rıza.

– Mustim bey, ne olur söyler misiniz nedir bu artefakt! – Söze giren sorusuna bir türlü cevap alamamış olan pilot Mahmut idi. – Kaç kere sordum. Ancak arkadaşlar o kadar heyecanlıydılar ki benim orada olduğumu dahi unutmuş gibilerdi.

– Hah, hah, hah…, ilahi Mahmut beyciğim. Azıcık tarihe merak duysaydınız bunun ne olduğunu hemen anlardınız. Bu islim kültürünün gelişmesine katkıda bulunan en önemli araçtır. O zamanlar bu araca lokomotif deniyordu. Peşine takılan çok sayıdaki vagonlarda insan ve yük taşıyan bir araçtır bu. –
İslim Efsanesi Mustim, Stimpi’ye dönerek sözlerine devam etti. – Stimpi, çok büyük bir iş başardınız. Bu harika bir olay. Artefaktımıza bir de isim bulmamız gerekecek.

– Buna gerek yok efendim. Rıza bey zaten ona bir isim koymuş. Hatta bu ismi kendi döverek yaptığı demir harflerle aracın üzerine de kaynaklamış.

– Neymiş adı?

– Kars.

Paylas:
error0
fb-share-icon20
Tweet 20
fb-share-icon20

Lagari Konuk

İnfo@lagaribilimkurgu.com adresine yazı gönderip konuk yazar olarak yer alabilirsiniz.

Bir cevap yazın