Kitap İncelemeleri

İçimdeki Robot: Geleceğe Dair Uyarı Niteliğinde

Yapay zeka ve benzeri teknolojiler, insan hayatını birebir etkileyen gelişmeler olarak gösterilebilir. Hatta “insanlığın son icadı” olacağı iddia edilen geniş yapay zekanın, korkulan bir kavram olduğunu söyleyebiliriz. Korkmak ya da endişe duymakta da haksız sayılmayız. Bu gibi teknolojiler, yıllar boyu bilimkurgu kitaplarında ve filmlerinde çoğunlukla bela olarak tanık olduğumuz şeylerdi. Bu alanda yazılmış birçok kitap okumak mümkün. Ancak Ruhşen Doğan Nar imzalı İçimdeki Robot, birbirinden farklı öyküler ve hayatın gerçeklerine odaklı cümleleri ile özellikle dikkat çekiyor.

Kısa öykülerden oluşan kitap ile ilgili dikkattimi çeken ilk şey öykülerin ritminin tam kıvamında olduğu. Yani gereğinden uzun olmuş ya da fazla kısa sürmüş bir öykü ile karşılaşmadım. Kitabın bütününde göze çarpan bu özellik, yazarın yazdığı metinlerden emin olduğu hissini uyandırıyor. Okur olarak bunu hissetmek önemli zira nerdeyse bütün öyküler kişisel bir endişe barındırıyor. Daha doğrusu şöyle söyleyelim; hepimizin aklına gelen sorulara yer veriyor. Yapay zeka insanlığın bekası için mi, yoksa sonumuz mu olacak?

Yapay zeka dediğin nedir ki

Açıkçası ben bu konuda optimist davranma taraftarıyım ancak tedirgin olduğum birkaç nokta var. Mesela dijital olarak takip edilme meselesi. Akıllı telefon ve benzeri cihazların kullanımı ile iyice gün yüzün çıkan bir durum. Teknoloji devlerinden devletlere kadar, birçok kurum ve kuruluştan şüphe eder olduk. Kitapta yer alan “Dikizatör” adlı öykü de bu düşünce etrafında gelişiyor. Bir çeşit 1984 (George Orwell) hissi uyandıran metinde, küresel bir gözetleme ağının insanlara şantaj yapmak için kullanıldığını okuyoruz. Korkutucu mu? Mutlaka. Bu konuyu ele alan bir diğer metin ise “2040” isimli öykü. Kontrolü elinde bulunduran yapay zekanın, aleyhinde konuşan, yorum yapan, fikir belirten kişilerin birer birer ortadan kalktığı bir dünya düşünün. İlkinden daha korkunç. Yazar bu iki öykü örneğinde geleceğin dünyasında benzer senaryoların yaşanabileceği düşüncesini gün yüzüne çıkarıyor. Özellikle sosyal medyayı acımasızca kullanan bizler, bu iki öyküde yer alan endişeleri taşıyor ve bunlarla yaşıyoruz. Ruhşen, bu konuda isabetli tahminlerde bulunmuş.

Kitapta dikkat çeken bir diğer detay da sanal gerçeklik düşüncesinin etrafında şekillenen öykülere yer veriyor olması. Bilgisayar teknolojileri hakkında okuyup yazmayı sevsek de bu alt başlıkta çok fazla üretimle karşılaştığımızı söylemek mümkün değil. Bu nedenle “Sanki Cennet” ve “Büyülü Dünya” dikkat edilesi metinler. Her ikisinde de karakterlerin gerçeklikten kaçmak için dijital dünyayı bir çıkış kapısı olarak tercih ettiklerini okuyoruz. Gerçek yaşamda mutluluğu bulamayan ya da istediği huzura kavuşamayan insanlar bilgisayara bel bağlıyor. Başlat (Ready Player One) kitabındaki gibi bir aksiyon yok burada. Bunun yerine yazar, daha çok manevi konulara odaklanmış. Misal öykülerden birinde ana karakter yılar önce ölmüş eşi ile cennet gibi bir kumsalda “var oluyor.” Yaşanmış ya da yaşanması mümkün olmayan anıları tasarlamak ve deneyimlemek. Yakın gelecekte karşımıza çıkması olası şeyler bunlar. Hele ki VR teknolojisi sessizce gelişmeye devam ederken.

Uzak geleceğe de yer var

İçimdeki Robot genellikle birbirinden bağımsız metinlerden oluşuyor. Yalnızca ikinci bölümde yer alan “ZA12” öyküleri birbiri ile bağlantılı. Bu kısımda ise yazar uzak bir geleceği ve bu gelecekteki bir uzaylı istilasını kaleme almış. Bizimkinden çok daha gelişmiş bir uygarlık tarafından alt üst olmuş bir dünya. Uzaylılara esir düşmüş bir insanlık. Bizi ilkel bir tür olarak sınıflandıran ZA12 gezegen imparatorluğundan gelen işgalciler. İlk bölümdeki hayata dair metinlerden galaktik imparatorluk kavramına geçiş bambaşka bir deneyim oldu. Olabilecek şeylerden, olması muhtemel olmayan şeylere. Bilimin pozitif yönlerinden faydalanan yazar, kurgunun uçsuz bucaksız olma özelliğinden de faydalanmış. Okuması ilk bölüm kadar keyifli olan bu öyküler, genellikle okuduklarımızdan biraz daha farklı olmuş. Sebebi ise her birinin bizden, yaşadığımız coğrafyanın gerçeklerinden faydalanmış olması. Bu durumda metinler hem tanıdık hem de daha keyifli hale geliyor.

Bütün kitapta görülen bu durum şöyle bir detay ile taçlandırılmış. Öykülerin çoğunda ana karakter aynı. Hasan, kitapta birçok kez karşımıza çıkıyor ve her seferinde başka bir deneyim yaşatıyor. Aynı karakteri sürekli kullanmak, İçimdeki Robot’u daha kolay takip edilebilir kılıyor. Bir gün gibi bir sürede okunabilmesinin sebeplerinden biri de bu.

Bilimkurgu literatürümüz için önemli olduğunu düşündüğüm İçimdeki Robot, okunmayı hak eden bir metin. Hem yapay zeka teknolojileri konusundaki ileri görüşlü yapısı hem de okuru bir şeylere dair uyaran gerçekçi bakış açısı bunun başlıca sebeplerinden. Hızlı ve kolay okunur olmasının yanı sıra akılda kalıcı olması da cabası. Ruhşen Doğan Nar, yerli bilimkurgu alanında daha nice öykülere imza atacak, potansiyel sahibi bir yazar.

Edinmek isterseniz buradan ulaşabilirsiniz

Paylas:
error0
fb-share-icon20
Tweet 20
fb-share-icon20
Zülfikar Yamaç

Zülfikar Yamaç

Beş yılı aşkın bir süredir kitap mağazalarında çalışıyor. Hemen hemen aynı zamandan bu yana çeşitli internet sitelerinde ve dergilerde kitap inceleme ve eleştiri yazıları yazdı, yazmaya devam ediyor. Bilimkurgu kitapları ile arası iyi. YouTube işlerine de bulaştı. Bilimkurgu Sözlüğü yazıyor, ne zaman biter bilinmez.