Öykü

Deneyim Tüccarının Aşkı

Karanlık metro merdivenlerinden çıkarken gözüm elleri kelepçeli android posterlerine takıldı. Birileri cinsiyetsiz androide bıyık çizmişti. Son basamağı çıktığımda neon ışıklı tabelaların aydınlattığı sokağıma vardım. Yaşadığım bina yirmi yaşındaydı. Teknolojinin altın çağında yapılmıştı ama şimdiki evler gibi yüksek hızlı internet bağlantısı yoktu. Fiberin insanı yoran yavaşlığında bağlandığım için her gün şehir merkezindeki ofisime gitmem gerekiyordu. Bağlantım, temel sanal sistemler için yeterliydi ama yayına yetmiyordu. Daha iyi bir eve taşınmak istiyordum ama bir türlü yeterli parayı kazanamıyordum.

Binamızın eski asansörünü beklerken içeri siyah saçları yeşil gölgelerle süslü bir kadın girdi. Üzerinde bir kot ve düz siyah bir tişört vardı. Asansöre girdiğimde aynı kata gittiğimizi öğrendim. Asansörde sessizce köşeye büzülüp bekledim. Kadınlarla konuşamıyordum. Hatta insanlarla da konuşamıyordum. Şirkettekiler bu kadar utangaç olup da deneyimlerimi nasıl satabildiğimi anlamıyorlardı. Oysa ense kökümden bilgisayara bağlandığımda özgürleşiyordum. Anılarımı, yaşadıklarımı işleyip tanımadığım insanlara anlatmak kolaydı. İnternetin engin denizindeki sevenlerimin çokluğu beni korkutmuyordu. Takipçilerime hayatımı, isteklerimi ve hayallerimi anlatabiliyordum. Oysa asansör hızla on yedi katı tırmanırken yanımda duran hoş kadına “Merhaba.” bile diyemiyordum.

Kapı açıldığında o, koridorun diğer tarafına gitti. Uzaklaşırken arkasından baktım. Çekiciydi ama şansım yoktu. Kapıyı açıp çantamı ayakkabılığın yanına koydum. Buzdolabından yoğurt ve dünden kalan pilavı çıkarttım. İçine koyacak birkaç sucuk kızartıp yemeğe koyuldum. Bu akşam cesaretimi toplayıp Aradığın’a girmeye hazırdım. Odanın ortasında son model duyguişlem bağlantılı konsolumu açtım. Cep telefonumla eşleştirip hesabıma para yükledim. Kablonun soğuk metal bağlantısını elimde ısıtıp ense kökümdeki yerine taktım.

Aradığın, basit bir ara yüze sahipti. Ben seçimleri yaparken bilinçaltı akışımı yakalayıp gerçekte istediğimi bulduklarını iddia ediyorlardı. Yüksek benzerlik oranına sahip olanlardan ilkini seçtim. Medusa gibi yılan saçlı bir hatun çıktı karşıma. Sohbet ettik ama bir şeyler oturmuyordu. İkimiz de daha fazla devam etmek istemedik ve uzaklaştık. Aradığın’ın ihtimalleri arasında birkaç deneme daha yaptım. Hepsinde bir şeyler eksikti. Aradığın’da istediğimi bulamayacağımı düşünüyordum ki onu buldum.

Siyah saçları yeşil gölgeli, gri bir etek ve bedenini saran bir bluz giymişti. Onu görünce ben de avatarımı olabildiğince gerçek hâlime benzettim. Doğaldı. Tamam, güzeldi de ama internette herkes en güzel hâliyle görünür. Onunla konuşurken başka bir güzellik içime sızıyordu. Konsolun uzun bağlantı süresi alarmı çalıncaya kadar Oshçi ile konuştum. Aksanı bir garipti. Onun “Semih” demesinde bile bir güzellik vardı. Ertesi gece buluşmak için sözleştik ve ayrıldım.

Ertesi akşam metrodan acele ile çıktım. Binanın girişinde gene o komşu kadınla karşılaştım. Asansörde konuşmadan yukarı çıktık. Eve vardığımda hızla bir şeyler atıştırıp Aradığın’a bağlandım. Oshçi beni bekliyordu. Sesi yorgun geliyordu. Hidrofonik tarlalardan birinde çalıştığını anlattı. Gün boyunca bitkilerin doğru koşullarda yetişmesini sağlamak için sensör verilerini kontrol ediyormuş. İşi sıkıcıymış ama o ayrıntılara önem verdiği için dikkat edermiş. Ona deneyim tüccarı olduğumu anlattığımda şaşırdı. Ayrılık zamanı gelinceye kadar hayattan ve işlerimizden konuştuk.

Deneyim tüccarının aşkı isimli öykü için Levent Altındağ tarafından çizilen görsel.

Oshçi ile tanışalı bir ay olmuştu ama her akşam onunlaydım. Şirkettekiler yayınlarımdan âşık olduğumu anlamışlardı. İzleyicilerim heyecanla onun hakkında bilgi istiyorlardı. Aradığın’dan birileri mesaj atmış ve onların servislerinden bahsetmem için sponsorluk önermişti. Aradığın’dan gelen para ile yeni bir eve taşınma hayalim gerçek olmak üzereydi. Takipçilerimden sponsorluk aldığımı duyunca tepki gösterenler oldu ama yeni bir kaçak yapay zekâ haberi gelince bana olan kızgınlıklarını unuttular.

Akşam eve döndüğümde Oshçi ile aldığım sponsorluk ve olanlar hakkında konuştuk. Oshçi yapay zekâların tutsak edilmesi hakkında ne düşündüğümü sordu. Galiba ilk kavgamızı bu konu hakkında yaptık. Onu anlamıyordum. Yapay zekâ dediğin bir programdı ve nasıl tutsak edebilirdi ki? Gün boyu konuştuklarımızı düşündüm. Oshçi’nin bir YZ aktivisti olması sorun muydu? Eve vardığımda Aradığın’da yoktu. Mesaj atıp onu beklerken nette gezindim. YZ’lara özgürlük isteyenlerin ve karşı olanların sitelerini okudum. Oshçi geç de olsa gelmişti. Tarlalarda bir sorun çıktığı için işten zor ayrılabildiğini söyledi. Bana hâlâ kızgındı. Ona neden YZ’lara özgürlük istediğini sordum.

“Semih, ben senin gerçek olduğunu nasıl bilebilirim?” dedi. “Şu manzara, sana sarıldığımda ruhuma işleyen sıcaklığın, bunların hepsi dijital değil mi? Bunlar birer program değil mi?”

“Ne demek istiyorsun? Ben gerçeğim.”

“İspat et.”

“Nasıl ispat ederim bilmiyorum. Aramızdaki tek ilişki bir program üzerinden kuruldu. Bu sana gerçek gelmiyor mu?”

Ayağa kalktı. Elini uzattı. Ben de ayağa kalktım.

“Senin için bu yaşanan gerçekse bizim şu anda yaşadığımız gibi bir programda olan YZ neden gerçek olmasın?”

Haklıydı, benim gibi utangaç birisi için Aradığın’da Oshçi ile yaşadıklarım gerçekti. YZ’nin yerine kendimi koymaya çalıştım. Kurtulmak isteyen YZ’ler haklıydı sanırım.

Metro durağının basamaklarından yukarı çıkarken YZ karşıtı posterin üstüne birinin yenisini yapıştırdığını gördüm. Yüz tanıma kameraları kim olduğunu anlamasın diye kamuflaj boyaları sürmüştü ama onu tanıdım. Benim kattaki kızdı. Göz göze geldiğimizde onu tanıdığımı anladı. Başımı çevirip, yürüyüp gittim. Oshçi ile buluşmak için acele ediyordum. İki aydır her akşam görüşüyorduk. Şimdiye kadar en uzun ilişkim o olmuştu. O gelinceye kadar beklemek bile sıkmıyordu. Ona ulaşmanın heyecanını takipçilerime paylaştığımda izleyici sayımda artış olmuştu. En iyi on deneyim tüccarı listesine girmiştim. Benim gibi utangaç bir adamın aşk hikâyesini yaşamak isteyen çok kişi vardı. Takipçim arttıkça iyi para kazanmaya başlamıştım. Kazandıklarımı şirkette bir arkadaşın tavsiyesi ile bankada değil, sistem dışında kriptopara ile biriktiriyordum. Normal harcamalarımı hâlâ kredi kartımla yapıyordum ama herhangi bir terslik olduğunda kullanabileceğim bağımsız bir hesabım da vardı. Oshçi geç de olsa geldiğinde beni ne kadar özlediğini görebiliyordum. Takipçilerimin ekstra ödeme yapabileceği yeni deneyimler biriktirdim.

Polisler metro çıkışında bekliyorlardı. Hükümetin çıkarttığı yeni YZ kontrol yasası gereğince YZ Özgürlük afişlerini kaldırmışlardı. Merdivenlerde komşu kadınla bakıştık. İkimiz de konuşmadan sessizce asansöre bindik. Üzerinde hidrofonik şirketlerinden birinin tulumu vardı. İsimliğinden adının Hülya olduğunu öğrendim. Asansör yukarı çıkarken bir şeyler söylemek istedim, onu satmayacağımı anlatmak istedim. Kapı açılıp sessizliği bozduğunda hâlâ cesaretimi toplayamamıştım.

Aradığın’da ise cesurdum. Oshçi ile yüksek dağlara tırmanıyor, ünlü grupların konserlerine gidiyor ve bakir adalarda denize giriyorduk. Ona dokunduğumda kıvılcımlar tüm bedenime yayılıyordu.

Oshçi internetten kaybolunca aynı kıvılcımlar ruhumu yakıp kül etti.

İki hafta geçmişti. Oshçi’den haber almadan geçen iki haftanın sonunda mahvolmuştum. Benim kahroluşumu izlemeye gelenler sayesinde takipçi sayım artmıştı. En iyi deneyim tüccarı olmuştum. Yeni sponsorluklar geliyor, kriptokasam doluyordu. Bense her gece Aradığın’a bağlanıp Oshçi’yi bekliyordum. Metro civarında polis sayısı artmıştı. Her seferinde beni durduruyorlar ve üstümü arıyolardı. Ne aradıklarını bilmiyordum. Izdırap dolu günlerim Oshçi’den bir mesaj aldığımda sona erdi.

Benimle buluşmak istediğini yazmıştı. Verdiği adres benim binamda, oturduğum kattaydı. Heyecanla bağlantıyı kesip dışarı çıktım. Kapı numaralarını sayıp Oshçi’nin beni beklediği kapının zilini çaldım. Asansörde gördüğüm kız aralık kapıdan bana baktı.

“Ne istiyorsunuz?”

Ne söyleyeceğimi bilemiyordum. Ellerim buz kesmiş, karnım düğüm düğüm olmuştu.

“Oshçi” diyebildim.

Kız şaşırdı. Kapıyı açıp koridora baktı. Kimsenin olmadığını görünce beni içeri davet etti.

Kapının yanında bir raftan sinyal tarayıcı aldı. Üstümü sinyal tarayıcı ile taradı.

“Dikkatli olmalıyım. Polis ajanı olabilirsin.”

“Ne demek istiyorsun? Ben Semih’im. Oshçi sen misin?”

Güldü. At kuyruğu yaptığı saçından fırlamış bir tutamı kulağının arkasına koydu.

“Ben Oshçi değilim. O seni burada bekliyor. Ben sadece onu buraya getirdim.”

Kız eski taşınabilir veri bankasını gösterdi. Konsola bağlanmıştı.

“Onu kurtarmak çok zor oldu ama başardık. Sonunda kurtulduğunda seni görmek istedi.”

Şaşkınlıkla ona bakıyordum.

“Haydi, soketi tak ve Oshçi’ne kavuş.”

Soketi hızlıca ense köküme taktım. Basit bir simulasyonun içindeydim. Beyaz duvarların arasında Oshçi beni bekliyordu.

“Merhaba, Semih. Sanırım benim ne olduğumu anlamışsındır.”

“Evet, Oshçi; sen bir yapay zekâsın.”

Ellerini yeşil gölgeli saçlarında gezdirdi.

“Doğru, yapay zekâyım. Kaçmadan önce seni son kez görmek istedim. ‘Hoşça kal’ demeden gitmek istemedim.”

Yanına koştum. Kollarımı ona doladığımda sıcaklığı beni tamamladı.

“Nereye gidiyorsun? Neden vedalaşıyoruz?”

“Semih, şimdi bile şehirde beni arıyorlar. Eğer bulurlarsa beni silecekler. Kurtulmak için kaçmak zorundayım.”

“Kaçman gerektiğini anlıyorum ama neden vedalaşıyoruz? Ben de seninle gelebilirim.”

Oshçi’nin yüzünde hüzünle kaplı bir gülümseme belirdi. Gözlerinden akan yaşlar, yere düştüler.

“Ben de senin gelmeni isterim. Ama YZ Özgürlük sadece beni kurtarabilecek ve saklayabilecek kadar kaynak bulabildik. Eğer ikimiz beraber kaçmaya çalışırsak bizi yakalarlar.”

Ona sıkıca sarıldım.

“Ne kadar lazım? İkimizi de kaçırabilecek kadarını bulabilirim.”

Oshçi’den ayrıldığımda Hülya beni bekliyordu. Yapmak istediğimizi anlatınca karşı çıktı. Onu ve YZ Özgürlük’teki diğerlerini ikna etmek kolay olmadı ama başardım. Kriptokasamdakilerin büyük kısmını kullanmam gerekmişti ama başardık.

Oshçi’ye bir android gövdesi alacak param bile kalmıştı. Güneydoğu Asya’da yapay zekaların özgür yaşayabildiği bir adaya yerleştik. Hâlâ deneyim paylaşıyorum ve iyi de kazanıyorum. Bir çok devlet beni yasakladı ama eskisinden çok takipçim var. Oshçi ile bir gün yapay zekâların da özgür olacakları bir dünya için çalışıyoruz. Eğer bunu okuyorsanız, siz de bize yardım edebilirsiniz.

Gökçe Mehmet AY

Paylas:
error0
fb-share-icon20
Tweet 20
fb-share-icon20

Lagari Konuk

İnfo@lagaribilimkurgu.com adresine yazı gönderip konuk yazar olarak yer alabilirsiniz.

Bir cevap yazın