Öykü

Tarih 212

Yıl : 2026

Tarih 211 dersliğinde, dışarıdaki bahar gününe tezat, sıkıcı ve yoğun bir hava hâkimdi. Öğretmenin el komutu ile dünyanın üç boyutlu bir görüntüsü belirdi masanın üzerinde. Öğretmen, Torian Tarih Müfredatı kitabını açtı. “Sayfa 132; Torian ile karşılaşma…” Sıkıntıyla öksürdü ve devam etti. “2021 yılında Torian ırkı dünya ile ilk kez diplomatik ilişki kurmaya çalıştığında 3. dünya savaşının başlamasına ramak kalmıştı.” Dünya modelinin yörüngesinde yeşil bir nokta dolanmaya başladı. “Torian hükümetinin diplomatlarının bulunduğu silahsız gemi, nükleer füzelerle yok edildi. Dünya hükümetleri, kendilerine karşı savaş açıldığını iddia etti. Torian hükümeti, sorunu barışçıl yöntemlerle çözmek için Galaksi Konseyi’ne çağrı yaptı. Fakat insanlığın ne kendisi, ne de Galaksi için barışçıl bir mutabakat yöntemi istemediği açıktı.”

Hologram makinesi tekrar vızıldadı. Mars’ın yörüngesinde barış müzakerelerinin yapılması için kurulan Birleşmiş Galaksi Elçiliği üssünün nükleer patlama ile parçalandığı anın videosu belirdi masada. “Bu saldırıda her ırktan yüzlerce diplomat öldü. İnsanların yaptığı bu terörist saldırının, galakside yarattığı etki büyüktü. Hologram galaksi çevresindeki pankartları gösteriyordu şimdi; “İnsan denen terörü durdurun”, “İnsan = terör”, “Galaksi koalisyonu güçleri, iş başına!”

Öğretmen hologramı durdurdu. Elinde bir kâğıdı öğrencilerine gösterdi. “Hiç kimse, uzay gemileri olmayan dünyalıların bu saldırıyı nasıl yaptığını sormadı. Bu imkânsızdı.” yazıyordu kâğıtta. Öğretmen aceleyle kâğıdı cebine tıktı. Öğrenciler anladıklarını belirterek kafalarını salladılar. Hologram devam etti. “İnsanlar, Birleşik Galaksi Kuvvetleri’nin Barış Operasyonu’na karşı, bir gerilla savaşı başlattılar. Milyarlarca barışçıl insanın kaldığı, koalisyon ile uzlaşmış şehirler, bu terör örgütlerinin nükleer ve biyolojik saldırılarına göğüs gerdi.”

Öğretmen başka bir kâğıt açtı. “Bizi böldüler ve birbirimizle savaştırdılar.” Galaktik internet ağında binlerce imaj belirdi. Çürümüş, parçalanmış insan cesetlerinin resimlerinin üzerinde can kaybı gösteriliyordu;

742.000.000: Bir video; Paris’te bir barış yürüyüşünde “Torianlılar, bizim dostumuz.” pankartı taşıyan eylemcilerinin içinde bir adam, aniden elindeki çantayı kaldırıyor ve bağırıyordu; “Deus Vult!” Hologram dünyada, Paris’in olduğu yer parladı ve solda ise erimiş Eyfel kulesinin, bir dinozorun iskeleti gibi, enkazının fotoğrafı belirdi.

756.000.000: Bağdat’ta bir biyolojik saldırı, İstanbul’da “Allahu ekber!” nidaları ile sivil halka ateş açan teröristler, Tokyo’da “Edo Samurayları” kanadının biyolojik saldırısı, Haiti’de saçları rastalı gerillaların Torian askerlerinin parçalarını sattığı tezgâhlar, Almanya’da “Tapınak Şövalyelerinin” yeraltı sığınağındaki silahları, Kübalı “Kızıl Gerillalar’ın” parçalanmış cesetleri, ardı ardına gösteriliyordu.

1.212.000.000: Büyük şehirler, altyapılar, fabrikalar ve insanlar yok oluyordu.

Öğretmen bir kâğıt daha açtı. “Kendi savunma gücümüzü, kendi ellerimizle yok ettiğimize herkesi inandırdılar. Gözlerimizi oyup bizi kör olmakla suçladılar.” yazıyordu. Artık bir antika hâline gelmiş yeraltında gizli bir şekilde işleyen “Dünya Savunma Ağı” adını almış olan, internet ağından sayfalar belirmeye başladı. Human-tuube adlı video paylaşım sitesinde bir adam, beyninden çıkardığı organik kontrol çipini gösteriyor ve titreyerek konuşuyordu; “Artık uzaylılara karşı düşünmeye başladığımda beynime ağrı girmiyor. Piyasada bulunan tüm besinler, beyninizde bu organik kontrol çipinin kendini kurması için gerekli birleşikleri sağlıyor. Süt, et ve soya tozu tüketmeyin.” Yan tarafta ise, Torian ile barış sitesinde, bu videonun fake olduğuna dair bir bildiri vardı. Bu videoda aynı adam, arkasında yeşil bir örtü ile oldukça sağlıklı bir şekilde videodaki rolün direktiflerini alıyor, yan tarafta bir çocuk bomba üretiyordu.

Öğretmen bir sayfa daha açtı. “Sizce hangisi propaganda?” İki videodaki bisturiye yaklaştırdı görüntüyü. İlk videodaki bisturi, eski hastanelerde kullanılan tipteydi; diğeri ise Torian üretimi bir bisturiydi. Başka bir kâğıt daha çıkardı öğretmen. “Sizin onlara güvenmeniz, onların en büyük silahı. Süt ve et ürünleri tüketmeyin!” Çocuklar dehşetle başlarını salladılar. Bir tanesi, diğerine elindeki süt kutusunun içindeki meyve suyunu gösterdi. “Onları, süt içiyormuşsun gibi kandırabilirsin.” dedi fısıltıyla.

Tam o sırada, sınıfın kapısı büyük bir gürültü ile açıldı. Torianlı yüzbaşı, elindeki silahı öğretmene doğrultarak “Tutuklayın!” dedi. Kadın, kâğıtları yutmaya çalışırken kıskıvrak yakalandı. “Terörist propagandası yapmaktan suçlu bulundunuz.” dedi kadına yüzbaşı. Yeşil ve geniş suratında eğri bir mimikle gülümsüyordu.

Kadın kelepçelenirken öğrencilere döndü yüzbaşı; “Eğitiminizi zehirleyen ve sizleri teröristlere çevirmeye çalışan bu hainlere karşı dikkatli olun. Bu seferlik, onu hepinizin ele vermemiş olmasını göz ardı ediyorum.” Derslikte yürüyerek sarışın bir kızın yanında durdu. “Babanı öldüren teröristlere karşı yaptığın bu kahramanca hareket ödülsüz kalmayacak, küçük hanım. Bundan sonra bizim buradaki gözümüz sensin.” Kız, sağ gözü titreyerek başını salladı.

Elindeki süt kutusu yere düştü. Beyaz bir sıvı zemine yayıldı. Yüzbaşı, gülümseyerek süt kutusunu yerden alıp kıza verdi. “Beslenme ve eğitim önemlidir. Deli saçması hurafelere tamah etmeyin.” Kız sağ gözünü kırpıştırarak boyun eğdi. Sütünden bir yudum daha aldı. Yüzbaşı diğer çocuklara döndü. “Sınıfınız, disiplin cezası olarak bu yaz tarlalarda çalışacak. Bir dahaki sefere bu kadar merhametli olmayacağımızı unutmayın.”

Çocuklar, gözlerinde yaşlarla öğretmenlerine bakıyordu. Öğretmen, son gücüyle seslendi öğrencilerine; “Şehitlerimiz ölümsüzdür. Yaşasın haklı mücadele…” Bir dipçik darbesi ile kesildi sesi. Öğrenciler, pencereden öğretmenlerinin hava aracına bindirilmesini izlediler. “Onu, Garnizon’a götürüyorlar.” dedi biri. ” Garnizon’dan, kimsenin ölüsü bile geri dönemedi. ” diye ekledi, hıçkırarak.

Öğretmen bir kaç saat sonra acı içersinde uyandı. Kollarından tavana asılmıştı ve bacaklarını kıpırdatamıyordu. Aşağı baktığında bir şehir efsanesinin ispatı ile karşılaştı. Bir plasenta solucanı, bacaklarından yavaş yavaş yukarı çıkıp onu sararak sindiriyordu. Yüzbaşı, yanında bulunan kurbanı tamamen sindirmiş solucanın memesinden, bardağına yeşil bir sıvı akıttı. Öğretmene dönüp bardağı dikledi. “İşte, direnişinizi böyle sindireceğiz.” dedi, midesini okşayarak.

Öğretmen, bir bıçak gibi ince bir tebessümle karşılık verdi buna. Acı dışında kadının aklında tek bir şey vardı. Düşman, zokayı yutmuştu…

Yıl: 2029

Genç kadın, Tarih 212 dersliğindeki masasına yaslandı. Öğrenciler, ders sonu sorgulamasını heyecanla bekliyordu.

“Şimdi bana kim, Yeryüzü Direnişçileri Harekatı’nın insanlığı nasıl kurtardığını anlatacak?” Sarışın bir kız elini kaldırdı. Alnının ön kısmında beyin çipi alma ameliyatının izleri görünüyordu. Öğretmen söz hakkı verdiğinde gözlerinde yaşlarla ayağa kalktı; “Direnişçiler, zamanı geldiğinde kendilerini ele verdirdiler. Vücutlarında 6 ay boyunca yedikleri işaretleyici protein kürü bulunuyordu. Bu protein kürünün Torianlı yöneticilerde de bulunması ile Galaksi Barış Konseyi, Torianlılar’ın insan ırkını besin olarak kullandığı ispatlandı. Onlar sayesinde Torian ırkı bir buçuk milyar insanı katletmekten dolayı Galaksi birliğinden atılmış; insanlık ise birincil kademe üye olarak kabul edilmiştir.”

Kız otururken gözyaşlarına hâkim olamıyordu. Hologram masada, Yeryüzü Direnişçileri Şehitleri’nin isimleri hızla geçiyordu. Öğretmen, ablasının ismine bakakaldı. İsim sonsuzlukta kayboldu. Gözlerindeki yaşları silip öğrencilere döndü ve “Asıl dersimizi unutmayın.” dedi mağrur bir şekilde;

“Adları belki, ama mücadeleleri asla unutulmayacak. “

Paylas:
error0
fb-share-icon20
Tweet 20
fb-share-icon20

Lagari Konuk

İnfo@lagaribilimkurgu.com adresine yazı gönderip konuk yazar olarak yer alabilirsiniz.

Bir yanıt yazın