Bilim & Teknoloji

Uzaylılarla Karşılaştığımızda Neler Olabilir?

İnsanların uzayda yayılma ve gelişme sürecinde uzaylılarla karşılaştığımızda neler olabilir? Bilimkurgu filmlerindeki gibi uzaylılarla birlikte yaşayan insan toplulukları olabilir mi?

Bilim insanları canlıların ortaya çıkmasının en büyük sebebi olarak karbon atomunun yapısını ve özelliklerini gösteriyorlar. Karbon atomu diğer tüm atomlara göre daha kolay bağ oluşturabiliyor. Bu sayede karbon temelli çeşitli karmaşık moleküllerin ortaya çıkması kolaylaşıyor.

Diğer yandan karbon atomu evrende Hidrojen, Helyum, Oksijenden sonra en çok bulunan dördüncü element. Bu durum başka gezegenlerde de bizim gibi karbon temelli canlıların olması ihtimalini arttırıyor. Astrobiyologlar dünya dışında da karbon temelli canlılarla karşılaşabileceğimizi tahmin ediyorlar.

İnsanların uzayda yayılma ve gelişme sürecinde uzaylılarla karşılaştığımızda neler olabilir? Bilimkurgu filmlerindekiler gerçek olabilir mi?

Dünyada şu ana kara keşfedilen canlı türü sayısı 1,5 milyon civarındadır (sadece tür sayısı, birey sayısı değildir). Bilim insanları gezegenimizde henüz keşfedilmemiş canlı türü sayısnın bundan çok daha fazla olduğunu söylüyorlar.

Gezegenimizde; havada, karada, suda, yer kilometrelerce altında, çok soğuk ya da çok sıcak yerlerde okyanusların en derin yerlerinde hatta canlıların vücudunun içerisinde bile başka canlılar yaşıyorlar.

Tardigrat gibi canlılar uzay boşluğunda bile bir şekilde hayatta kalabiliyorlar. Yeni keşfedilen bazı canlı türleri bilim insanlarını bile şaşırtıyor.

İnsanların gezegenimizdeki canlılarla olan ilişkilerine ve etkileşimlerine bakarak aslında uzaylılarla karşılaştığımızda neler olacağını aşağı yukarı tahmin edebiliriz.

Zekâ seviyesi olarak en üstün canlılar biz olduğumuz için tüm diğer canlılar üzerinde hakimiyet sağlıyoruz. Diğer canlıları ve gezegenimizdeki doğal kaynakları istediğimiz gibi kullanabiliyoruz.

Bazı canlıları beslenmek, giyinmek, tedavi ya da kozmetik amacıyla, bazılarını evcil hayvan olarak, bazılarını da iş hayvanı olarak kullanıyoruz.

Pek çoğunu zevk için avlıyoruz, bilimsel çalışmalar için kullanıyoruz, ilaçları üzerilerinde deniyoruz.

Bazılarını da hayvanat bahçeleri, akvaryumlar, su parkları gibi yerlerde tutarak başka insanların da görebilmeleri için sergiliyoruz.

Nesli tükenmekte olan ya da tehlikeli olan canlılar dışıdaki tüm canlıları özgürce kullanma hakkımız var. Bizi tek sınırlayan şey etik kurallar oluyor.

uzaylılar

Dünya dışında canlılar keşfedilmeye başladığında da durum aynı olacaktır. İlk keşfedilen canlılar kuşkusuz ki sadece bilim insanlarının görebileceği şekilde tutulacaklar. Ancak bulunan canlılar çoğaldıkça ve çeşitleri arttıkça diğer insanların da görebilmesi için hayvanat bahçeleri ya da akvaryum gibi ortamlarda sergilenmesi mümkün olabilecektir.

Bilim insanları dünya dışından getirilen canlıları incelerken hem onların metabolizmalarına, vücut yapılarına bakacaklar hem de vücutlarında bulunan farklı kimyasal bileşikleri inceleyecekler.

Bazı canlıların balıklardaki gibi omega-3 asitleri gibi insanlara faydalı kimyasalları olabilir. İnsanları iyileştirici ya da güzelleştirici salgıları ya da vücut sıvıları olabilir.

Bu durumda dünya dışından getirilen canlıların ticari olarak değerlendirilmesi ve üretilip satılması, insanlar tarafından tüketilip kullanılması mümkün olabilir.

Şu an için bazılarınıza tuhaf ve imkansız gibi gelebilir ama uzaydan getirilen bir canlıda insanların yaşlanmasına sebep olan, DNA’daki telomerin kısalması sorununu çözen bir kimyasal tespit edilirse, bu sayede de insanların yaşlanmasının engellenmesi mümkün olabiliyorsa, bu durum ticari olarak görmezden gelinemez.

Zaten şu anda yapılan uzay araştırmalarının temelinde yaşadığımız ekonomik sistem gereği bir maddi çıkar olmak zorundadır. Örneğin uzay madenciliğinde, uzay turizminde olduğu gibi.

Özel şirketlerin uzay çalışmalarına dahil olmasının sebebi bu alanlardan gelecekte kazanacakları büyük kârlardır. Diğer her şey gibi süreç içinde keşfedilen canlıların da birer ticari meta olarak değerlendirilmesi söz konusu olabilir.

Gelecekte başka gezegenlerden canlıların getirilmesi ile birlikte bu canlıları yerinde görmek için turlar düzenlenebilir, tehlikeli canlıların avlanması serbest olabilir dolayısıyla bunları avlamak bir spor haline de gelebilir. Tüm bu faaliyetler gelecekte uzay turizminin bir parçası olabilir.

Akıllı Canlılar

İnsanların uzayda yayılma ve gelişme sürecinde uzaylılarla karşılaştığımızda neler olabilir? Bilimkurgu filmlerindekiler gerçek olabilir mi?
District -9 Filminden bir görüntü. Filmin incelemesi için tıklayabilirsiniz.

Başka gezegenlerde akıllı canlılarla karşılaştığımızda durum daha da karmaşık bir hal alabilir. Akıllı canlı tanımını yaparken bile henüz anlaşabilmiş değiliz.

Bir canlının alet kullanabiliyor olması, bir şekilde sesle ya da vücudunu kullanarak bizimle iletişime geçebiliyor olması, bizim gibi sosyal topluluklar oluşturabiliyor olması, birlikte bir plan dahilinde hareket ederek çeşitli işler yapabiliyor olması bizim için akıllı canlılar olarak tanımlanması için yeterli değil.

İnsanlar için temelde bir canlının insan gibi akıllı bir canlı olarak değerlendirilmesi vücudunu kapatacak şekilde kıyafetler giyiyor olması, dili ve yazısı olması, insanlar gibi karmaşık araçlar üretip bunları kullanabiliyor olmasına bağlıdır.

Kolomb zamanındaki tanımlamalarda dini inançların etkisi de çok fazlaydı. Akıllı canlılar için kendimizi referans alıyoruz. Akıllı canlıların bizim gibi davranışlar sergilemesini bekliyoruz.

Dünya üzerinde insanlar gibi teknolojiler geliştirebilen başka canlılar olmadığı için kendi davranış ve kültürümüzü ölçüt olarak kullanıyoruz. Mesela uçan makineler icat edip kullanabilen bir karınca türü olsaydı o zaman bakış açımız değişebilirdi.

Kristof Kolomb ilk defa Haiti’ye çıktığında (Tabii o zaman orayı Hindistan zannediyordu.) Burada yaşayan insanları tasvir etmek için seyir defterine yazmış olduğu notlara bir bakalım:

“Bunlar pek yumuşak başlı, pek ürkek insanlar, daha önce söylediğim gibi hepsi de çıplak. Ne silâhları var ne de kanunları. Köylerinde de ne disiplin varmış, ne de örgütlenme… Bunlar kötülük nedir bilmeyen insanlar, hem de hiç savaşmamışlar… Ben kendim, elimin altındaki üç-beş adamla bütün bu adaları hiçbir tehlikeyle karşılaşmadan dolaşabilirim. Geçenlerde, adamlarımdan üçünün karaya indiğini, yalnızca şöyle bir görünmeleriyle oradaki bir sürü Hintlinin çil yavrusu gibi dağıldığını gözlerimle gördüm. Adamlar silâh nedir bilmiyor… Savaş inceliklerinden haberleri yok. Bin kişi gelse bile bizim üç adamımızla baş edemez. Demek istediğim, bunlar buyruk almaya, çalıştırılmaya, ekip biçmeye, yararlı olabilecek her şeyi yapmaya yatkın insanlar. Kentler kurdurabiliriz onlara, bizim gibi giyinmelerini, davranmalarını öğretebiliriz. Daha önceden söylediğim gibi, elimin altındaki az sayıda adamla burayı, Portekiz’den daha büyük, ondan iki kat kalabalık bu adayı kolayca ele geçirebilirim. Halkının hepsi çıplak, silâhsız, öyle de ödlekler ki o kadar olur. Kötülük nedir bilmiyorlar. Öldürmek nedir, düşmanlarını tutsak almak nedir bilmiyorlar. Hiç silâhları yok; öyle ödlekler ki, bizim adamlardan biri şaka olsun diye, yanlarına yaklaşmaya görsün, yüzü birden toz oluyor. İnanmaya açıklar, gökte tek bir Tanrı olduğunu biliyorlar. Gökten geldiğimize kesinlikle inanıyorlar. Kendilerine hangi duâyı öğretirsek öğretelim tekrarlamaya hazırlar, istavroz bile çıkarıyorlar. Bu sabahki gidişim bütün bu ayrıntıları görüp anlayarak siz yüce efendimize rapor hazırlayabilmek, ayrıca bir tabya yeri seçebilmek içindi. Bir ada oluşturur gibi denize sokulan bir dil gördüm, karadan büsbütün ayrılmış değildi, üzerinde de altı ev vardı. Bu çıkıntı iki günlük bir çalışmayla karadan koparılıp bir adaya dönüştürülebilir; ama kendi payıma, bunu pek de gerekli görmüyorum, çünkü bu adamlar çok temiz yürekli ve kesinlikle savaş sanatını bilmiyorlar… Yüce Efendimiz buyruk verselerdi bunların hepsini Kastilya’ya getirebilir, diyelim olmadı, kendi adalarında tutsak tutabilirdik, çünkü bu adamlara gık dedirtmemek ve kendilerinden sağlanmak istenecek her şeyi yaptırabilmek için elli kişi yeter de artar bile. Bunlara en ağır işler gördürülebilir; uyanık adamlar; bakıyorum, dediklerimi hemen tekrarlıyorlar. (Kaynak)

Artık günümüzde insanların eşit muamele görme hakları var. Kölelik, insan ticareti resmi olarak kalkmış durumda. Binlerce yıllık insanlık tarihi göz önünde bulundurulduğunda bu çok yeni bir durum hala oturmuş sayılmaz.

Başka bir gezegende bizden daha az gelişmiş akıllı canlılar bulunduğunda belki kölelik olmaz ama, bu canlıları keşfeden insanlar Kolomb’un tespitlerine ve yorumlarına benzer yorumlar yapabilirler ve benzer bir yaklaşım içerisinde olabilirler.

Yeni bir gezegen keşfedildiğinde o gezegende orada nispeten akıllı canlılar varsa meta tanımını yapma süreci yine o canlıların güçlerine ve kabiliyetlerine göre değişiyor. Mesela şempanzeler bizim kadar olmasa da belli bir zekâ kapasitesine sahipler ama yine de bir eşya gibi alınıp satılabiliyor. Bizim akıllı canlı tanımımıza uymuyorlar.

Dünya dışı akıllı canlıları hayal ettiğimizde genelde anatomik olarak bize benziyorlar. Hatta ne kadar iyi huylularsa o kadar bize benziyorlar, ne kadar kötü ve tehlikeliyse o kadar insan fizyolojisinden uzak bir görünüşte oluyorlar.

star trek filmindeki uzaylılar insanların manipüle edilmil halleri gibi

Star Trek filminde ve dizisinde insanlarla aynı ortamda yaşayan uzaylılar sanki insanların manipüle edilmiş halleri gibi. Anatomileri benzediği gibi davranış ve kültürleri de kısmen benziyor.

Ancak gerçekte çok farklı olabilirler. Bir ahtapota, bir böceğe ya da bir kuşa benzeyebilirler. Belki de hiç hayal etmediğimiz vücut şekilerine sahip olabilirler.

Bizim hiç kabul edemeyeceğimiz davranışları ya da fiziksel özellikleri olabilir. Mesela çok kötü kokabilirler, sürekli gaz çıkarabilirler, vücutları salgılarla kaplı olabilir, sürekli yapış yapış olabilirler, hatta bu salgıların içerisinde mikroorganizmalar olabilir. Kendi türlerini ya da yavrularını yiyor olabilirler vb.

Biz insanlar henüz dünya dışında yaşamak ile ilgili hayatta kalma bilgi ve tecrübelerine sahip değiliz. İlk defa akıllı canlılarla karşılaştığımızda ister istemez onlarla iletişim kurmak isteyeceğiz ve onların kültürlerini merak edeceğiz.

Karşılaştığımız canlılar bizden daha az gelişmişse bir süre sonra onları ve onların kaynaklarını sömürmek isteyebiliriz. Öte yandan bizden daha gelişmiş uygarlıklardan da kaçmak isteyebiliriz.

Dolayısıyla tecrübeler sonucunda gelecekte akıllı canlılarla olan etkileşimler, iletişim kurma çabasından daha çok onların yeteneklerini anlamak, mücadele ve rekabet edebilmek için gerekli çalışmaları yapmak üzerine olabilir.

Bizim gezegenimizdeki sömürgeci davranışlarımız Dünya dışında da devam edecek. Bu çok doğal, çünkü bizler doğal kaynaklara ihtiyaç duyan canlılarız.

İhtiyacımız olan kaynakların daha iyisini başka gezegenlerde bulduğumuzda onları da kullanmak isteyeceğiz. Bu kaynaklar içerisinde canlılar da olacak kuşkusuz.

Aynı şekilde uzayda bizim gibi sömürgeci başka canlılar da olabilir. Bu canlılarla karşılaştığımızda iletişimden çok savunma ve güvenlik konusunu düşünmemiz gerekecektir.

Şu anda benzer şekilde bir akıllı canlı türü bizim gezegenimizi keşfetse bizimle iletişim kurmalarından daha çok, bizim gezegenimizin doğal kaynaklarına ihtiyaçları olup olmadığını düşünmek zorundayız.

İnsanların uzayda yayılma ve gelişme sürecinde uzaylılarla karşılaştığımızda neler olabilir? Bilimkurgu filmlerindekiler gerçek olabilir mi?

Dolayısıyla Voyager-1 sondasıyla gönderilen altın plak içerisindeki bizlerle ilgili detaylı bilgiler bizim gibi sömürgeci canlıların eline geçerse uzaylı istilasına hazır olmalıyız.

Uzayda Tamamen Barışçıl Bir Uygarlık Olabilir mi?

Canlıların birbirileri için tehlike oluşturmasının sebebi; ya birbirlerini bir besin, dolayısıyla bir enerji kaynağı olarak görmesi ya da aynı doğal kaynaklara muhtaç olan canlıların birbirleriyle rekabet etmesidir.

Aynı durum bizim için Dünya dışında da geçerli. Doğal kaynaklara olan ihtiyaç ortadan kalkmadığı sürece biz başka gezegenlerde de diğer canlılar için tehdit oluşturmaya devam edeceğiz. Aynı durumu başka akıllı canlılar için de bekleyebiliriz.

Ancak ihtiyacımız olan her şeyi sadece hidrojen helyum gibi uzayda başı boş bir şekilde yoğun olarak bulunan elementleri kullanarak sentetik bir şekilde kendimiz oluşturmaya başlarsak ve keyif için başka canlıları alıkoymaktan, onlara zarar vermekten vazgeçersek artık o zaman başka canlılar için tehdit oluşturmaktan uzaklaşırız.

Bu bilgi, teknoloji ve kültüre ulaşabilmek için belki de uzayda milyonlarca yıl geçirmek, çok fazla tecrübeye sahip olmak gerekebilir.

Kendinizi böyle bir uygarlık içerisinde hayal edin; milyonlarca yıldan beri uzaydasınız, belki pek çok gezegen, pek çok canlı gördünüz. Dünyadakine benzer bir şekillde, insanlık için pek çok mücadeleye ve trajediye sahip bir geçmişiniz var. Bu tecrübeler sizin uygarlığınızda diğer canlılarla etkileşiminizi sınırlayan ve düzenleyen bir kurallar sistemi, bir kültür, belli bir davranış biçimi oluşturmuş olabilir.

Şayet doğal kaynakları kullanmak zorunda değilseniz ve yabancı canlılarla ilgili merakınızı da gidermişseniz veya onları fark ettirmeden incelemek, araştırmak için bazı yöntemleriniz varsa, bu durumda daha ilkel canlıları umursamayarak onlarla iletişim kurmak istemeyebilirsiniz.

Belki de çok daha büyük hedefleriniz vardır. Mesela paralel evrenlerde yolculuk, boyut atlama ya da şu anda bizim bilmediğimiz bambaşka bir şey.

Bu açıdan baktığımızda böyle gelişmiş bir uygarlığın şayet bizim bilmediğimiz başka bir sebebi yoksa bizimle iletişim kurmak gibi bir çabası olmaması beklenebilir.

Sonuç olarak, kendi davranışlarımızdan yola çıkarsak biz Dünya dışına çıktığımızda, başka gezegenlerde karşılaşacağımız bizden zayıf canlılar için tehlike oluşturduğumuz gibi bize denk ya da bizden güçlü bir sömürgeci dünya dışı uygarlık bizim için tehlikeli olabilir.

Henüz hazır olmadığımız için Dünya dışında gelişmiş uzaylı medeniyetleriyle karşılaşmak bizim çok trajik sonuçlar doğurabilir.

İnsanlığın uzaylılarla uzay serüveni henüz başlamadı. Çok tecrübesiz olduğumuz için ilk karşılaşacağımız bizden daha üstün bir medeniyetin insafına kalmış olabiliriz.

Ancak şu kesin ki; biz başka gezegenleri sömürmeye hazırlanıyoruz. Bunun için planlar yapıyoruz. Bizim gibi davranan uzaylılarla karşılaşana kadar istediğimiz gibi davranabiliriz. Ancak daha sonra işler değişebilir.

Kaynak-1

Kaynak-2

Paylas:
error0
fb-share-icon20
Tweet 20
fb-share-icon20
Özkan Bavlı

Özkan Bavlı

Su ürünleri mühendisi, yazılımcı, tasarımcı, fütürist, yazar. Bilim ve teknolojiyi takip ederim, geleceğin dünyasını hayal etmeye çalışırım.

Bir yanıt yazın