“İlk” Öykü Seçkisi: Pangea Kitaplığı
“İlk” öykü seçkisi adıyla müsemma bir kitap. Kendi içinde birçok ilki barındırdığı gibi edebiyat alanında bir şeyler üretmiş insanları veya tüketmiş okurları bu kitapla birlikte bilimkurgu edebiyatına ilk adımlarını atmaya çağırıyor diyebiliriz. Kitabın ana akım edebiyat yazarları ile bilimkurgu yazarlarını buluşturmasının ana hedeflerinden birinin bu olduğunu düşünüyorum. Ki bu gayet önemli bir çaba.
Bilimkurgu severler için kitabın en önemli noktalarından biri de sunuş yazısını Bülent Somay’ın yazmış olması sanırım.
Sunuş ve arka kapak yazısına değinmeden önce kitabın değerini katlayan bir olay var. O da eserin tüm telif gelirlerini Özgen Berkol Doğan Bilimkurgu Kütüphanesine bağışlamaları. Daha önce çıkan başka öykü seçkileri de benzer destekler sergilemişti. Umarım faydası olmuştur ve böyle destekler daha da büyür.
Kitabın sunuş ve arka kapak yazısına dönecek olursak ki ilk okuduğumda beni oldukça heyecanlandırmıştı. Arka kapakta “Türün duayenleri ile edebiyatın usta isimlerini bir araya getirmesi” bunu okuyunca tabii ki öyküleri büyük bir beklenti ile okuyorsunuz. Bülent Somay’ın sunuş yazısında ise “Elinizdeki derlemede yirmi bir öykü var. Bir ‘ilginç fikir’ + bir ‘şaşırtmaca’ = kısa öykü şablonuna sığınmıyor.” Bu sözler oldukça etkileyici fakat bütün kitabın bu iki niteliği taşıdığını düşünmüyorum. “Türün Duayenleri ve Edebiyatın Usta kalemleri” kısmını daha deşmek istemiyorum ama bu sözün üzerine öyküleri ciddi bir beklenti içinde okudum. Açıkçası kitaptaki iyi öykülerin yanında zayıf ve acemice yazılmış işler kendilerini daha net bir şekilde belli ediyor.
Örneğin birkaç öyküde fantazi kısımlar öyle ağır basıyor ki öyküye bilimkurgu demek oldukça zor. Geçerken selam veriyor gibi bir durum söz konusu olmuş.
“İlk” öykü seçkisi gerçekten önemli bir yerde duran ve değeri yıllarca bilinecek bir kitap ama az önce örnek verdiğim satış cümleleri ile değerinin düşürüldüğünü düşünüyorum. Bilimkurgu Kulübü ekibinin daha önce çıkardığı öykü kitabı Yeryüzü Müzesi şahsi düşünceme göre çok daha iyi bir örnek.
İlk öykü seçkisi beni heyecanlandıran bir kitap oldu. Bu yüzden öykülerin hepsini not alarak ve önemli gördüğüm kısımları çizerek ilerliyordum ve böylece hepsi için birkaç cümle dahi olsa bir şeyler yazmaktı amacım. Fakat bu düşüncemden çabucak vazgeçtim. Kitapta kötü olduğunu düşündüğüm ve beğendiğim birkaç öykü üzerine bir şeyler söyleyip yazımı tamamlayacağım.
Hayatımda Gördüğüm En Büyük Brownie – Arzu Uçar
Okurken keyif aldığım bir öykü. Klasik Black Mirror etkisi diyebileceğimiz öykülerden biri olarak gösterebiliriz. Black Mirror’ın sosyal eleştiri kısmı Türk bilimkurgu öykücülüğüne ciddi bir etkisi oldu. Umarım sosyal bilimkurgu alanında daha iyi örnekler okuyabiliriz. Arzu Uçar’ın kalemi çok daha iyilerini ortaya çıkarabileceğini açıkça gösteriyor.
Tanrı Yemi – Aşkın Güngör
Yazar öykü üzerine kafa patlatılmış ve giriştiği işin altından rahat bir şekilde sıyrılmış. Okurken farklı şeyler düşündürttü. Öykünün son bölümünde verdiği mesaj oldukça etkileyiciyken veriş tarzını pek sevdiğimi söyleyemem.
Orbit – Burak Albayrak
Açık söylemek gerekirse ön yargılı okuduğum bir öyküydü. Sebebi ise yazarın kendisi aynı zamanda kitabın editörü olmasıydı. Fakat gerçekten kitapta en sevdiğim öykülerden biriydi. Sosyal bilimkurgunun en iyi örnek öykülerinden biri olarak okutulması gerek. Umarım yazar ileride bilimkurgu alanında, daha uzun soluklu işler ortaya koyar.
Trans – Çağrı Mert Bakırcı
Öykü aslında gerçekten çok iyi ama Hard sci-fi yapayım derken bölüm bölüm bilgiler içinde kayboluyor okuyucu. Bu da verilen mesajda bir düşüş yaşatıyor. Ama sevdiğim öykülerden biri oldu.
Sonunardı – Fuat Sevimay
Fuat Sevimay ile ilk defa burada tanıştım ve biraz araştırdığımda deneyimli bir yazar olduğunu öğrendim. Fakat öyküsünü okurken beklentim yerle bir oldu. Üzerine çok bir şey söylemek istemiyorum ama iyi bir bilimkurgu öyküsü olmadığını rahatlıkla söyleyebilirim.
İlk Görev – İsmail Yamanol
Heyecanla bu öyküye sıra gelmesini bekledim desem yalan olmaz. Beklentimi karşılayan bir öykü oldu. Bitirdiğimde ise kafamda soru işaretleri ve düşünmem gereken yeni bilgiler vardı. Bir bilimkurgu öyküsünden istediğim her şeyi aldım diyebilirim.
Yeşil Mercimeklerin Arasındaki Taşlara – Kadire Bozkurt
Kadire Bozkurt birkaç sene önce tesadüf eseri keşfettiğim bir öykücüydü. Kitapta öyküsü olduğunu görünce açıkçası gerçekten çok mutlu oldum. Sanırım Behçet Çelik’ten sonra en beğendiğim yerli öykücü olabilir kendisi. Burada yazdığı öykü ile yine beni keyiflendirdi. İyi öykü okumanın hazzı ile sonraki öyküye geçtim.
Semtin Amiyane Diyalektiği – Onur Güzeldiyar
Sanırım kitap içinde yer alan en beğenmediğim öykü bu diyebilirim. Nedeni ise yazar kurduğu uzun cümlelerin içinde kaybolmuş. Ağdalı dili ve öykünün kurgusu oldukça kötüydü. Bitirirken çok zorlandım.
Rasyonel Aşk – Selim Erdoğan
Duayen kısmını karşılayabilecek nadir yazarlardan biri olan Selim Erdoğan buradaki öyküsüyle de gerçekten şaşırtmıyor. Öyküde yer alan Ali isimli karakteri gerçekten hissettim. O yüzden yazarın kalemine sağlık.
Koltuk ve Racon – Volkan Yalçın
Volkan Yalçın’ı hem çıkardığı fanzinden hem de yine İthaki Yayınları etiketi ile çıkan Hissiz Kumpanya kitabı üzerinden tanıyorum. Kitabındaki öyküler burada yer alan öyküsünden açık ara çok daha iyiydi. Hikaye sadece gelişmiş bir VR kullanılıyor diye bilimkurgu olarak sınıflandırılması aslında üzerine konuşması gereken bir şey.
Genel olarak üzerine bir şeyler yazmak istediğim öyküler böyleydi. Kitaptaki bütün öyküler bir aşama için değerli. Kitabın en sevdiğim özelliklerinden biri sansür uygulanmaması. Sövülecek yerde gerçekten bir siktir çekilmesi beni mutlu etti. Bu konuda İthaki Yayınları’nı ve kitabın editörünü tebrik ediyorum. Kitap sonraki adımlar için iyi bir başlangıç. Umarım daha birçok örneklerine tanık oluruz. Kitabı edinmek isterseniz buradan ulaşabilirsiniz.