Yazar Tanıtımı

Jules Verne: Bu Topraklarda 145 Yıldır Okunuyor

Yirminci asrın fenni hadiseler peygamberi

Bernard Boringe

Bilimkurgunun edebiyattaki yeri hep tartışılagelen bir olgudur. Çok fazla cephesi olan bu tartışmada, bence en belirleyici olan nokta; herhangi bir konudaki bilimsel ilerlemenin kendinden önceki gelişmeyi atıl bırakması, bir anlamda değersizleştirmesi, edebiyatın da dahil olduğu tüm sanatlarda ise ilerlemenin, gelişimin kendinden öncekinin konumunu ya etkilememesi ya da etki edecekse daha değerli kılmasıdır. Yani heykel sanatında herhangi bir gelişme, antik çağda yapılmış heykelleri değersizleştirmez. Ama örneğin sanayi devriminin lokomotifi olan buhar makineleri, enerji konusundaki ilerlemeler sayesinde bugün değer olarak yalnızca müzelerde bir anlam ifade edebilir. Bu durum, bilimkurgunun buhar makinelerini hayal ederek ya da kullanarak ürettiklerini ne ölçüde kapsar? Uzun bir konu…

Sanatsal omurgası ya da yaratıcı mayası güçlü olmayan bilimkurgu eserleri, salt bilimsel malzemeyle kalıcı olma şansı bulamazlar.

Bu uzun konu hakkındaki olumlu, olumsuz tüm tezler, Jules Verne romanlarında kendilerine dayanak bulabilir… Çünkü icat edilmemiş aletleri, edebiyat konusu içinde var etmek marifetinde hiç kimse Jules Verne kadar başarılı ve zengin bir miras bırakmamıştır.

OLAĞANÜSTÜ YOLCUKLARIN USTA KALEMİ

Tüm kitapları bilimkurgu olarak değerlendirilemez ama ona ününü kazandıran eserlerinden önemli bir kısmı bilimkurgu kategorisindedir ve dahası unutulmaz oluşunun dayanağı, onun bilime, keşfe olan merakından ve öncü olma yeteneğinden güç almaktadır.

Bu üretken ve etkili yazar, William Shakespeare’den bile daha çok çevirisi yapılan bir isim olmayı bu sayede başarmıştır. Jules Verne’in neden çok sevilen, çok satan ve çok okunan bir yazar olduğunu anlamanın sırrı ilham verici, ufuk açıcı olmasındadır. Bunu yaparken didaktik ya da ketum değil, anlaşılır olmayı tercih etmesi, belirli konularda değil, el attığı her konuya kendine özgü bakmayı bilmesi, fark yaratması hemen kendini gösterir.

Jules Verne’in sihri, onu tüm dünyaya tanıtan yayıncısı Pierre Jules Hetzel’in çok yerinde tespitiyle, kitaplarına verdiği serinin adında saklıdır: “Olağanüstü Yolculuklar Serisi”. Tolstoy’un ünlü sözünü, kitaplara aşina herkes anımsayacaktır: “Tüm muhteşem hikayeler iki şekilde başlar; ya bir insan bir yolculuğa çıkar, ya da şehre bir yabancı gelir.” Yani tüm muhteşem hikayeler özünde bir yolculuktur ve Jules Verne önemli bir hikâye anlatıcısıdır.

İnternet her şeyi değiştirmeden önce, hayal gücüyle yapılacak yolculuklar, mutlaka Jules Verne limanına uğramak zorundaydı. Yeni coğrafyalara yolculuklar, bilinmeyen gizemleri çözmek, geleceği tasarlamak, savaş teknolojileri, icatlar gibi pek çok konu gerek çocukların gerek yetişkinlerin hayatında mutlaka Jules Verne ile başlayan, gelişen, karşılık bulan bir yerde filizlenmiştir. Bilimkurgu arkeolojisinin saha çalışmalarında en verimli damar, en çok karşılaşılacak buluntu, hiç şüphesiz ki Jules Verne kalıntılarıdır.

ÇOK OKUNDU, ÇOK ETKİLEDİ…

Kendi okuma alışkanlığımdan yola çıkarak ve en çok çevirisi yapılan yazarlar listesinde dünya ikincisi olduğunu da göz önünde bulundurarak, okuma alışkanlığı kazanmada ve hayal gücünü bilime, geleceğe, keşfe, yeni coğrafyalara hatta dünyalara açmakta, Jules Verne etkili bir isimdir diyebilirim.

Önümüzdeki şubat ayında, 192 yaşına girecek bir yazarın, bilimkurgu gibi kalıcılığın en zor olduğu edebi bir alanda, halen saygın ve özel bir yeri koruyor olması, etkisinin en büyük kanıtıdır.

Çok az yazar Jules Verne kadar, kendinden sonraki nesillerin yaratıcılığını beslemiştir. Üstelik sadece bilimkurguya ilgi duyanlar için değil, gerçek anlamda yaratıcılığa soyunmuş her insanı etkilemeyi bilmiştir.

Örneğin Yahya Kemal, 1913 yılında, Peyam Gazetesi’nde “Bizim nesil Jül Vern okurdu” derken, İlhan Berk, Turgut Uyar’a yazdığı “Güzel Devedikeni” adlı şiirinde;


"...

 Ankara’da mı doğar bu çocuk?
 Demek ki bronz bir gök
 İlk sorduğu soru: “Meksika’ya hiç yağmur yağmaz mı?”
 İlk kitap: Jules Verne
 İlk sigara: Hanımeli 

..."

Diye, yazar… Sabahattin Ali’den, Sevin Okyay’a kadar, böyle alıntıları çoğaltmak mümkündür.

KEŞİFLER ÇAĞININ VİZYONER YAZARI

1863 yılında Hetzel’in yayınladığı “Balonla Beş Hafta” ile ünlü olan Jules Verne, 1875 yılında, tam 145 yıl önce ilk kez Türkçeye çevrilmiş, 1893 tarihli “Maarif” (Eğitim) Dergisi’nin kapağında yer almıştır.

Jules verne 3 Ağustos 1893 marif dergisi kapağında.

Hetzel, yayınladığı ilk Jules Verne romanının başarısının ardından Verne ile her yıl iki cilt “fenni roman” yazmayı taahhüt ettiği bir sözleşme imzaladı. Yirmi yılda, ya da daha kısa bir sürede 40 cilt eser vermeyi kabul etti ve bunu yaptı.  İzlanda’da bir yanardağdan “Arzın Merkezine Seyahat” 1864’te, dev bir mermiden ilham alan “Dünya’dan Aya” ise 1865’te yayımlandı.

Yazarın klasik biyografisi ve külliyatı her yerden öğrenilebilecek bir konu olduğu için, bu noktada biraz daha farklı konulara değinmek isterim. Üç başarılı romanın ardından ne yazacağı merakla beklenir olan Jules Verne, nelerden ilham alır, nasıl beslenirdi? Bu soruyu merak edenlerden biri olan ünlü Fransız yazar olan George Sand, Jules Verne’e 1865’te bir mektup yazdı: “Umarım yakında bizi denizlerin derinliğine bilginizin ve fantezinizin tamamlayabileceği o dalış aygıtlarıyla, seyahat ettirirsiniz” diyordu mektubunda.

Keşifler ve dönüşümler çağının vizyoner beyinlerinden birisi olan yazar, kendi dönemindeki gelişmelerin yakın takipçisiydi. Örneğin; 1851’de İngiltere’nin başlattığı uluslararası sergiler, Sanayi Devrimi sonrası Avrupa ülkelerinin pazar, hammadde ve imaj çalışmasının bir parçası halini almıştı. Günümüzde de devam eden uluslararası fuarların kökenini oluşturan bu sergilerin en ünlülerinden birisi olan “1867 Paris Sergisi”, Jules Verne’in beslendiği bir organizasyon oldu. 1867 yılında, III. Napolyon’un isteği ile Paris’te 1 Nisan – 31 Ekim tarihleri arasında, döneminin en büyük organizasyonlarından biri düzenlenmişti. Jules Verne’in en ünlü eseri değildir belki ama en unutulmaz kahramanı “Kaptan Nemo” ve unutulmaz gemisi “Nautilus” bu sergiden sonra kaleme alınan “Denizler Altında 20.000 Fersah” romanında ortaya çıktı. Jules Verne, Paris Sergisi’nde “Plangeur (Dalgıç)” adlı hava basınçlı denizaltı prototipini gördükten sonra yayıncısına elektrikle çalışan bir denizaltı tasarladığını ve su altında geçecek bir seyahat romanı yazacağını iletti.

1867 PARİS SERGİSİ VE OSMANLI

“1867 Paris Sergisi” bizim tarihimiz açısından da önemlidir. Bu sergi Osmanlı İmparatorluğu’nun katıldığı 4. Uluslararası sergidir ama seferler dışında bir Osmanlı Padişahının, Avrupa’ya yaptığı tek seyahat, bu sergi vesilesiyle olmuştur. III. Napolyon; Rus Çarı, Avusturya İmparatoru, Belçika, Portekiz, İsveç ve Prusya kralları ile birlikte dönemin Osmanlı Padişahı Sultan Abdülaziz’i de Paris’te misafir etmiştir.

Sultan Abdülaziz'in Fransa İmparatoru 3. Napolyon tarafından karşılanması

21 Haziran 1867 tarihinde İstanbul’dan “Sultaniye” Gemisi ile yola çıkan Osmanlı Padişahı Abdülaziz, Fransız deniz kuvvetlerine ait 3 ve İngiltere donanmasından 2 gemi ile birlikte, Haziran ayının sonunda Toulon Limanı’na ardından Lyon üzerinden Paris’e vardı. Padişahın yanında Veliaht Murad Efendi (V. Murad), Şehzade Abdülhamid Efendi (II. Abdülhamid), padişahın büyük oğlu Yüsuf İzzeddin Efendi, kısa süre sonra Şeyhülislam olacak olan hâce-i sultan Hasan Fehmi Efendi ve saraydan çok sayıda memur bulunuyordu. Yani bu gezide toplam üç Osmanlı Padişahı, Avrupa’yı görmüş oldu. V. Murad ve II. Abdülhamit, Abdülaziz’den sonra tahta çıkan padişahlar arasındaydı. Jules Verne, Osmanlı heyetinden kimseyle karşılaştı mı? Bunu bilemiyoruz. Fakat iyi bir roman okuru olan II. Abdülhamit’in mabeyincilerinden Daruğazade Mehmet Emin Bey’in, “Arzın Merkezine Seyahat” ve “Balonla Beş Hafta”yı, saray için Türkçeye çevirdiğini biliyoruz.  Ayrıca II. Abdülhamit, İsveç’ten iki denizaltı satın alarak, Türk donanmasını denizaltıyla tanıştıran padişahtır. Osmanlı bu denizaltıları, isyan halinde olan Yunan’a karşı üstünlük elde etmek amacıyla satın almıştır. Yunan İsyanına Jules Verne’in yazdıkları vesilesiyle tekrar döneceğiz.

(Benim gibi tarih meraklısı bilimkurgucuların da olacağını düşünerek paylaştığım bu detaylara bir ilave yapmak istiyorum. Osmanlı tarihinin ilk sivil muhalif aydın hareketi de aynı dönemde, Paris’te sürgündedir ve Padişahın ziyareti sebebiyle, Fransa’dan ayrılmak zorunda kalacaklardır. Şinasi, Namık Kemal, Suavi gibi öncü Osmanlı Aydınlarından oluşan “Genç Osmanlılar” ya da “1. Jöntürk Hareketi”, bu sergi yüzünden sürgünde ikinci bir sürgün yaşamışlardır.)

JULES VERNE: UNUTULMAZ KAHRAMAN KAPTAN NEMO

“Denizler Altında 20.000 Fersah” 1870’te, “80 Günde Devrialem” 1873’te yayınlandı.  Yayımlandıktan iki yıl sonra Türkçeye çevrilen bu kitabın, Jules Verne’in Türkçedeki ilk kitabı olduğunu belirtmek gerekir.

“Denizler Altında 20.000 Fersah” romanını ise Türkçeye Ahmet İhsan Bey kazandırdı. Telif ödenerek ve Hetzel’in orijinal resimleri de kullanılarak Türkçede yayınlanan ilk çeviri eser olan bu kitap 1891’de Artin Asaduryan’ın Şirket-i Mürettibiye Matbaasında basıldı.

1890’lı yıllarda art arda Jules Verne çevirileri yapan Ahmet İhsan (Tokgöz) Bey, daha sonraları sahibi olduğu ünlü Servet-i Fünun Dergisi ile hem matbuat hem de edebiyat tarihimizde önemli bir yer edinecektir. Ahmet İhsan Tokgöz’ün yayıncılık başarısının tesadüf olmadığı, Jules Verne romanları ile yola çıkmasından anlaşılıyordur sanırım.

Jules Verne kitaplarından görseller.
Jules Verne üzerine çıkmış cumhuriyet gazetesinde bir haber.

Jules Verne’in en ünlü kahramanı Kaptan Nemo demiştik. Latince “hiç kimse” demek olan Nemo, adını hemşehrimiz Smyrnalı Homeros’un ünlü “Odysseia”sından almıştır. Nemo, Odysseus’un seyahatinde gerçek ismini kullanmak istemediğinde tercih ettiği bir isimdir. Bu romandaki elektrikle çalışan denizaltı “Nautilus” da, Kaptan Nemo ve yazar kadar ünlüdür.

Jules Verne’in 1867’de prototipini gördüğü ve elektriklisini hayal ettiği denizaltılar, bu romandan sonra gerçek oldular. 1931 yılında Amerikan Donanması’ndan ayrılan bir denizaltıya “Nautilus” ismi verildi ve Kuzey Kutbu’nda keşif görevine çıktı. 27 Mart 1931 tarihli Cumhuriyet Gazetesi’ne de haber olan bu olay, “Jül Vern’in hayali” başlığıyla verilmişti. Haber metninde “Sir Wilkins’in deniz altında şimal kutbunu geçmek için kullanacağı Nautilus tahtelbahirinin (denizaltısının) isim konma merasimi bugün romancı Jules Verne’nin torunu tarafından yapılmıştır” denmektedir. Denizaltıda yaşanan bir kaza haberin devamında duyuruluyordu. 25 Nisan 1931 tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nin “İlmi Muhasebe” köşesinde, yine bu denizaltı ile ilgili bir yorum yayınlanmıştır.

Unutmadan eklemekte yarar var “Nautilus” ismi sadece bu denizaltıda kullanılmadı. 2. Dünya Savaşı’nda, Amerikan Donanması’nda aynı adı taşıyan bir denizaltı yer alıyordu. Daha önemlisi; ilk elektrikliye olmasa da 1955’te ABD donanmasının ilk nükleer enerjiyle çalışan denizaltısına “Nautilus” adı verildi.

1930’lu, 1940’lı yıllardaki gazetelerde çok sayıda Jules Verne romanının ilanını ya da romanlardan uyarlanmış filmlerin haberlerini, reklamlarını görmek mümkündür. Yine bu gazetelerde özellikle hava ve deniz taşıtlarında yaşanan yeni gelişmelerin, değişimlerin, projelerin, Jules Verne’e atıf yapılarak kaleme alınan yazılarla konu edildiği dikkat çekiyor.

gazete haberleri

Yine 1930’lu yıllarda yılında Coğrafyacı Faik Sabri Duran tarafından, “Jül Vern, Hayatı ve Eserleri” adıyla bir biyografi kaleme alınmış, 1932’de yayımlanmıştır.

JULES VERNE ROMANLARINDA TÜRKLER

Jules Verne’in Osmanlı heyetiyle karşılaşıp karşılaşmadığını bilemediğimizi söylemiştim. Fakat yazarın kitaplarında Osmanlı insanı ve coğrafyasıyla karşılaşıyoruz. Örneğin “Denizler Altında 20.000 Fersah” romanında, birkaç yerde kısaca Türklerden bahsediyor. En dikkat çekici olan kısım ise kahramanların Ege sularında gezerken, anlatıcının 1868 Girit İsyanını söylemesi ve “despot Türklere” isyan eden Kandiyelilerin akıbetini merak etmesidir.

Bu merak “Denizler Altında 20.000 Fersah” romanında kalmamış, yazar 1884’te, Yunan İsyanını anlattığı “L’Archipel en Feu” (Takımadalar Yanıyor) isimli bir roman yayımlamıştır. 54 romanı bulunan ve büyük kısmı Türkçeye de çevrilen yazarın, dilimize çevirisi olmayan tek romanı sanırım bu kitaptır.

Jules Verne’in tamamı Osmanlı topraklarında geçen ve kahramanı da Türk olan bir romanı da vardır: “İnatçı Keraban” (“İnatçı Kahraman Ağa” diye de çevrildiği olmuştur.) İstanbul Boğazı’ndan geçiş için konulan vergiye sinirlenen tütün tüccarı Keraban Ağa, vergiyi ödememek için Karaköy’den Üsküdar’a, Karadeniz’in kıyısını tümüyle dolaşarak varır. Yazar İstanbul dışında, diğer Osmanlı kentlerini de gördü mü bilmiyoruz. Ama İstanbul’dan çok etkilendiği bu kitaptaki ayrıntılı ve özenli betimlemelerden anlaşılıyor. Keşke Jules Verne’in İstanbul günleri hakkında daha çok şey bilsek. Ve de gördüğü diğer Osmanlı kentleri hakkında da…

jules verne üzerine afişler

SON ROMANI 1994’TE YAYINLANDI

jules verne üzerine bir dergi haberi

SON ROMANI 1994’TE YAYIMLANDI
İlginç bir şekilde Jules Verne’in son romanı 1994’te yayımlandı. Kuşaklar sonra torunlarından birisi “20. Yüzyılda Paris” romanının elle yazılmış metnini, bir kasada buldu. 1863 yılında kaleme alınan roman; gökdelenlerin, yüksek hızlı trenlerin olduğu bir dünyada yaşayan mutsuz bir kahramanı anlatıyor. Hetzel’in bu romanı fazla karamsar bulduğu için yayımlamadığı ve sonra da kaybolduğu düşünülüyor. Yazarın yazın hayatı incelendiğinde, gittikçe karamsarlaştığı için Hetzel’in onun romanlarını iyimser yazmaya teşvik ettiği, Hetzel ölünce Verne’in karamsarlığının arttığı kabul görmektedir.

Konuyu yeterince dağıttığımı düşünerek; 145 yıldır Türkçede okunan bu büyük yazarın, yazdıkları, yaşadıkları ve hepsinden önemlisi ilham oldukları üzerine, bizleri şaşırtacak yeni şeyler çıkmaya devam edeceğine inancımı tekrar ederek, bu metni ileride daha da zenginleştirmeyi ümit ediyorum.

Son olarak; “Ben bir edebiyatçı ve sanatçıyım, idealin peşinde koşar, bir düşünce üzerinde serbestçe çalışır, coşku saçarım ve işim bittiğinde eseri bir kenara bırakır ve hakkında her şeyi unuturum; öyle ki, sık sık çalışma odamda oturup elime bir Jules Verne romanı alır ve keyifle okurum…” diyen Jules Verne’in dediğini yapmayı öneriyorum: Şimdi sizler de kendinize iyilik yapın ve bir Jules Verne romanı okuyun, asla pişman olmayacaksınız.

SEÇİLMİŞ BİBLİYOGRAFYA:

ANDI M. Fatih, “Türk Edebiyatında Jules Verne Tercümeleri”, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Dergisi, Cilt 28, Sayı 0, ss. 65 – 80

DEHS Volker, Jules Verne – Eleştirel Bir Biyografi, İthaki Yayınları, 2008

DURAN Faik Sabri, Jül Vern, Hayatı ve Eserleri, Kanaat Kütüphanesi, 1932

KARADAĞ Ayşe Banu, “Çeviri Tarihimizde Fenni Romanlarla Bir Kültür Repartuarı Oluşturmak” İ.Ü. Çeviribilim Dergisi, Sayı: 6 (2-2012) ss. 45-73

Kitaplık Dergisi, Vesikalık: Jules Verne Dosyası, Sayı: 44, Kasım Aralık 2000

ÖZCAN Nezahat, “Jules Verne’den Bir Osmanlı Hicvi: İnatçı Keraban”, Abant İzzet Baysal Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, Yıl 2008, Cilt 8 , Sayı 2, ss. 59 – 67

TEKDEMİR Aziz, “1867 Paris Sergisi ve Sultan Abdülaziz’in Sergiyi Ziyareti”, Trakya Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi, Cilt: 3, Sayı: 6, Temmuz-2013, ss. 1-19

TOKGÖZ Ahmet İhsan, Matbuaat Hatıralarım (1888-1914), İş Bankası Kültür Yayınları, 2012

Paylas:
error0
fb-share-icon20
Tweet 20
fb-share-icon20
Şavgu Aydın

Şavgu Aydın

Giresun'da doğdu, Didim’de büyüdü. Uzun yıllar yerel gazetecilik yaptı. Azıcık siyasetle uğraştı. Dokuz Eylül Üniversitesi'nde tarih okudu. Okumaya yazmaya devam ediyor...

Bir yanıt yazın