Öykü

Biz Suyun Üzerinde Kalacağız

Onu yolda, çömelmiş otururken gördüm. Titriyordu. Neden bilmem, havamdaydım herhâlde, ona yardım etmek istedi canım. Mutluluk haplarımın da payı var bu duygumda, falan filan… Uçuyordum. İçimden her şeyleri bir bir fışkırtıyor, sonra da geri topluyordum. Onu orada öylesine… Ne bileyim işte, zavallı, içe dokunan bir hâli var.

Titriyordu, hava soğuktu galiba, ben hissetmiyordum. Yaklaştım ona, kaçmadı benden, korkmadı. Oysa benden korkanlar uzun bir kuyruk oluşturur. Kocaman gözlerini bana dikti, baktı ve baktı. İçim dışına çekiliyor sandım. Beni biraz sonra burnundan halka halka geri çıkaracaktı. Somurdu beni, iliklerime kadar. Bunu da bir bakışla yaptı. Ot mot palavra; bakışları en kral uyuşturucudan bile daha uyuşturucuydu. Kocamandı gözleri; evet, kocaman. Yüzünün yarısı gözdü. Mercek gibi, otomobil farları gibi.

Onu bırakıp uzaklaşamadım oradan. Titriyordu ve o gözleri yok mu, ah, o gözleri. İçimden bir şeyler kopuyordu; ağlamak, böğürmek istiyordum. Dizlerine kapanıp hüngür hüngür ağlamak istiyordum. Mesihimdi o benim. Ona sorgusuz sualsiz inanmak istiyordum. Ayaklarına kapanıp, o ayakları gözyaşlarıyla yıkamak istiyordum.

“Yardıma mı ihtiyacınız var?” Uzunca bir süre yanıt için bekledim. Yanıtının soluk sarı ışığı dudaklarının karanlık tünelinde görünene kadar… “Hayır.” Düşünebiliyor musunuz? Oracıkta, öylesine çaresiz, zavallı ama yine de bana “Hayır.” diyebiliyor. Ona duyduğum şefkatin içinde boğulacaktım, elim kolum buz kesecekti, kutlu bir ölüm olacaktı bu; tanrıma yıkanmış, yunmuş ve arınmış kavuşacaktım.

“Yardım edeyim, izin verin.”

“HAYIR, hayır!” dedi.

Israr ettim. Tüm hücrelerimle onu, miniciğimi, dilimin döndüğü kadar ikna etmeye çalıştım. Amacım ona, o kutlu yaratığa, bir şeyler vermekti; elimi, kolumu, beynimi ya da ruhumu. VERMEK ama almadan vermek istiyordum.

Düşündü; minik ellerini, minik alnına dayadı. Her şeyi minikti. İnsanın onu cebine koyup gezdireceği geliyordu. Onu kucaklamak istedim, ona doğru atıldım, ayaklarım kaba saba traktör lastikleri gibiydiler; o kadar hantal ve bir o kadar da kocaman. Yerime çakıldım kaldım. Kımıldadı. Kollarını açmış bana doğru geliyordu. “Allahçığım, ne güzel, ne sevimli bir şey bu… Yanıma geliyor.” diye düşündüm. Çıldırabilirim, mutluluk buymuş demek ki.

Metin arası

En son hatırladığım şey, minik ağzını açtığıydı. Aman Allah’ım! O da ne? Minik ağız, dipsiz kara bir kuyu, evren kadar geniş, ne kadar büyük, ne kadar kocaman!

O, o minik ağzıyla beni yerken bilincim açıktı. Her ısırığında, kemiklerimi her kırdığında ve etimi her kopardığında beni lokmalara ayırdığını hissettim; diri diri yendiğimi, onun yemeği olduğumu bildim. “Kutlu bir ölüm bu.” dedim, “Teşekkür ederim.”

Paylas:
error0
fb-share-icon20
Tweet 20
fb-share-icon20

Lagari Konuk

İnfo@lagaribilimkurgu.com adresine yazı gönderip konuk yazar olarak yer alabilirsiniz.

Bir cevap yazın