Kitap İncelemeleri

İyi Güzel Muhteşem Yarın: Geleceğin Dünyası?

İyi Güzel Muhteşem Yarın gibi nadir kitapları bir kenara koyacak olursam, okuduğum bilimkurgu kitaplarında genellikle bilimin ve teknolojinin -eğer ki eser bu doğrultuda yazıldıysa- savunulduğu ve korunduğu gibi durumla karşılaştığımı söyleyebilirim. Teknolojinin nimetleri ilerleyen sayfalarda sorun olacaksa da öncelikle hayrımıza olan etkilerinden bahsetmek yazarların bu anlamda en çok tercih ettikleri yöntem. Nitekim kitapta cereyan eden olayların anlaşılması açısından mantıklı bir yol olarak da gözüktüğünü söylemek mümkün. Ancak Cory Doctorow az evvel ismini verdiğim kitabında bu yolu tercih etmeyerek, farklı sayılabilecek bir yaklaşım kullanmış.

Teknolojik ilerlemenin durma noktasına geldiği ve bu noktaya kadar her türlü felaketin yaşandığı bir dünyada geçiyor hikaye. Jimmy adındaki görünüşte on, on iki yaşındaki bir çocuğun başından geçenleri okuyoruz. Görünüşte kısmına birazdan değineceğim, önce ana hatları belirginleştirelim.

Kitabın daha ilk sayfalarında Jimmy’i bir adet mechanın (insansı savaş robotunun) pilot koltuğunda görüyoruz. Bir çeşit keşif ve avlanma görevinde. Yaşadığı bölgeyi güvende tutmak için envai çeşit silahla donatılmış teknoloji harikası(!) robotunun rahat koltuğuna kurulmuştur. Ancak, gezindiği bölgenin Detroit eyaletinden geriye kalan yıkıntılar olduğunu öğrenince kafalar biraz karışıyor haliyle. Binalar yerle bir olmuş, harabeler tanıdık hale gelmiştir. Ne olmuş da koca şehir bu hale gelmiş ya da ortalıkta bir savaş robotu ile gezinmeyi gerektirecek ne var diye düşünüyoruz. Bütün bu felaket teknolojinin işi mi yoksa insanlık, gerçek manada dünyanın işini mi bitirmiş?

İyi Güzel Muhteşem Yarın: Durumlar Biraz Karışık

Aslında bu sorunun cevabı her ikisi de. Kitapta, teknolojik ilerlemenin insanlığa hizmet etmek yerine onun elinde bir çeşit zarar verici unsur olduğunu fark ediyoruz. Bunu da yazarın doğrudan iletimi ile değil de kullandığı gözlemci ve düşündürücü yaklaşım ile yapıyoruz. Kitapta beğendiğim yönlerden biri de buydu; okura bilgiyi doğrudan aktarmak seçeneğini atlayarak, düşünmeye yöneltmesi. Hazır bilgi yerine bir şeyleri çözümlememize olanak veriyor.

Şimdi mecha deyince kitap içerisinde aksiyon dolu bölümler olduğunu düşünüyoruz. Ancak pek de öyle bir durum söz konusu değil. Gerçek manada aksiyonun olduğu tek bölüm ilk yirmi sayfa, geriye kalan kitap boyunca Jimmy’nin yaşadıklarını okuyoruz. Az önce on ya da on iki yaşlarında bir çocuğun görünümüne sahip olduğunu söylemiştim. Ancak biyolojik olarak yaklaşık otuz yaşında olan Jimmy sizin benim gibi normal bir insan değil. Bir ölümsüz. Ya da trans-hümanizm deneyleri sırasında ortaya çıkmış bir “ürün.” Babası ile birlikte yaşayan ama daha sonra onun da hayatını kaybetmesi ile yıkıntılarla dolu koca dünyada yapayalnız kalan bir çocuk/adam. Ancak onun yalnızlığı, zaten harabe haline gelmiş dünyanın çivisi çıkmış toplulukları karşısında avantaj olarak pekala kullanılabilir.

İyi Güzel Muhteşem Yarın, bildiğimiz anlamda devlet unsurunun yer almadığı bir kitap. Bunun yerine farklı düşünceleri savunan insanların bir araya gelip oluşturdukları komünler yer alıyor. Bunların kimisi ölümsüzlüğü ararken kimisi de ekolojik atılımlar yapabilmekle uğraşıyor. Hatta kitapta kafası-devreli olarak isimlendirilen bir topluluk tamamen ilerleme karşıtı, durağan bir yaşam sürmeyi tercih ediyor. Ama bizim odaklanacağımız kült ekolojiyi savunanlar. İnsanların berbat ettiği ya da bilimin nimetleri sonucunda yaşanacak doğru düzgün bir bölgenin kalmadığı bir dünyayı nasıl temizlersiniz? Sanırım yine bilim yardımıyla. Wumpus adı verilen bir çeşit robot teknolojisi ile insan elinden çıkmış her türlü metal ve beton yapı/nesne yok ediliyor. Ediliyor ki bunların yerini bereketli topraklar, işlenebilir araziler alsın. Görünüşte -kitapta bahsedilen dönem itibariyle- kabul edilebilir görünen bu girişim, insanları da ortadan kaldırmakta sorun görmeyince durumlar biraz karışıyor. Her ideolojik düşüncenin aşırıya kaçması halinde ortaya çıkan saçma durum burada da kendisine yer buluyor.

Doğayı insanlığın elinden geri almak için yine insansı yıkım araçlarını kullanmak. Garip değil mi? Kitap her iki yönüyle de -teknolojik yıkım ve doğayı savunan şiddet- ilginç bir okuma sunuyor. Cory Doctorow her iki bakış açısının da sahip olduğu açmazların belki de ölümsüz insanlık düşüncesi ile telafi edilebileceğini düşündürüyor. Ancak onun da ne derece insancıl olacağını, insan düşünmeden edemiyor.

Disney Etkisi

Kitabın Türkçe baskısının kapağında popüler Disney karakterleri yer alıyor. Fena bir tasarım değil. Neden bu tercih edilmiş diye düşünürken hikayede sık sık karşımıza çıkan bir makine bu soruyu cevaplıyor. Yirmi birinci yüzyılın başlarında geçtiğini düşündüğüm hikayede zamanda biraz geriye gidiyoruz. 1964 yılındayız. New York’ta düzenlenen Dünya Fuarı. Birçok teknoloji ve mühendislik firmasının (General Electrics ve Ford gibi) katıldığı fuarda Walt Disney de yer alır. Disney firması, İlerleme Atlıkarıncası adlı makineleriyle fuarın ilgi odağı haline gelir. Bir çeşit mekanik düzenek vasıtasıyla geleceğin dünyasında nelerin yaşanacağının ve robot teknolojisindeki gelişmeler ışığında bizi nasıl bir dünyanın beklediğini gösteriyorlar.

Walt Disney İlerleme Atlıkarıncası ile birlikte.

Bahsettiğimiz makine, hikayede sık sık karşımıza çıkıyor. Jimmy neredeyse İlerleme Atlıkarıncası da oradadır. Bir çeşit kader birliği. Babasından miras gözüyle baktığı makineden paçasını kurtarıp kendi yoluna gittiğinde ise işlerin biraz karıştığını görüyoruz. Metafor olarak yola devam etmenin yani ilerlemenin bu makine vasıtasıyla kitapta kendisine yer edindiğini, sunulduğunu düşünüyorum. Zira ne zaman adamımız bu makineden ve gelecek gösterisinden uzaklaşır işte o zaman onun içinde ilerleme durur, sorunlar baş gösterir.

Nihayetinde

Kitap bu gibi detaylarla ilgi çekici hale geliyor diyebilirim. Bir yanda teknolojik ilerleme yüzünden belasını bulmuş bir dünya ve onu eski haline getirmek isteyen acımasız ekoloji taraftarları. Diğer yandaysa ilerlemenin ve yaşamaya devam etmek için arkana bakmamak gerektiğinin fiziksel temsili. Okur olarak bunları deneyimlemek eğlenceliydi diyebilirim.

Eserin sahip olduğu kurgu, bunun aktarılması ve içeriği açıkçası fena değildi. Kafama takılan ya da beğenmedim diyebileceğim bir iki nokta vardı. İlki hikayenin akışı. Pek de öyle rahatça okuduğumu söyleyemem. Zorlayıcı bir yanı yoktu ama devamlılık konusunda tutuk kalmış bir hali vardı. Bu halin sebebinin biraz da çeviri ve redaksiyon hataları olduğunu düşünüyorum. Bilim karşıtı ya da dijital dünyanın tehlikeleri teması, kıyamet sonrası bilimkurgu eserlerinde sıklıkla karşılaştığımız bir tema. Bu türde yenilikçi diyebileceğimiz bir fikir ortaya koymaması, göreceli olarak eksi bir yön sayılabilir. Bunun dışında tatmin edici bir son duygusu da yaşamadım. Bundan kastım tahmin edilebilir oluşu değildi. Aksine son bölüm okura ipucu vermeyecek şekilde aktarılmış ve gerçek manada ortada kalmışlık hissi yaratıyor.

Nihayetinde kötü olmayan ve birkaç başarılı fikirle bir araya getirilmiş bir kitap İyi Güzel Muhteşem Yarın. Daha önceden hiçbir kitabını okumadığım Doctorow, çok yönlü kişiliği ile yazdıklarını merak ettiğim bir yazar oldu diyebilirim. Kitapta yer alan telif hakları ile ilgili konuşması ve Terry Bison tarafından yapılan röportajı, eseri okumanız için teşvik edici etkenler olarak sıralanabilir.

Paylas:
error0
fb-share-icon20
Tweet 20
fb-share-icon20
Zülfikar Yamaç

Zülfikar Yamaç

Beş yılı aşkın bir süredir kitap mağazalarında çalışıyor. Hemen hemen aynı zamandan bu yana çeşitli internet sitelerinde ve dergilerde kitap inceleme ve eleştiri yazıları yazdı, yazmaya devam ediyor. Bilimkurgu kitapları ile arası iyi. YouTube işlerine de bulaştı. Bilimkurgu Sözlüğü yazıyor, ne zaman biter bilinmez.

Bir cevap yazın