Christopher Nolan ve Bilimkurgu
Hiç şüphesiz ki modern çağın en büyük sinemacılarından birisi olan Christopher Nolan biz seyircilere bir sürü farklı tarzda iyi diyebileceğimiz filmler izlettirdi. Kara Şövalye Üçlemesi, Dunkirk, Prestij bunlardan birkaçı. Her biri birbirinden başarılı yapımlara imza atan Nolan, bizlere ilk uzun metrajlı filmi olan Takip’ te neler yapabileceğini göstermişti. Al Pacino, Christian Bale, Hugh Jackman ve Heath Ledger gibi ünlü isimlerle çalışan Chris Nolan, çoğu filmin senaryosunu beraber yazdığı kardeşi Jonathan Nolan ile birlikte bilimkurgu alanında da hiç unutulmayacak işlere imza attı. Uzay, zaman ve akıl oyunları kavramını filmlerinde çok kullanan Nolan bugüne kadar karşımıza üç bilimkurgu filmiyle çıktı. Bunlardan bir tanesi geçen sene çıkmış olan Tenet, 2014 yılında vizyona giren Interstellar (Yıldızlararası) ve belki de en popüler işi olan 2010 vizyon tarihli Inception (Başlangıç). Her birinde seyirciyi etkilemeyi başaran Nolan belki de modern çağda en başarılı işlere imza attı. Bu üç filmi sizler için listeledim.
3- Tenet
Tenet, büyük beklentilerle vizyona girdi ve Nolan şartlar ne olursa olsun filmi dijital platformlarda değil, sinemada çıkmasını istedi. İnsanları ikiye bölse de bu durum, günümüz sinemasının yavaş yavaş dijitale kayıyor olmasından dolayı şahsen benim takdir ettiğim bir karardı. Film, pandemi şartları nedeniyle gişede beklenileni veremedi derken bir de filme gelen olumsuz yorumlarla beraber Christopher Nolan’ın en başarısız işi olarak görülmeye başlandı. Genel olarak kötü yazılmış karakterleri, basite kaçmış hikayesi derken IMDb’de ve daha birçok popüler film platformlarında en düşük puanlı filmi oldu.
Tenet’te yapılan işi ne kadar takdir etsem de, çekim sürecine saygı duysam da düpedüz kötü bir filmle geri döndü Nolan. Kimse böyle kompleks bir hikayeye yapımcı bulamaz, bulsa bile 205 milyon dolar bütçe alamaz. Bazı şeyler kabullenmekte fayda var. Bu filmin potansiyeli çok yüksekti fakat potansiyelini karşılayabilmiş bir film değil. Yine dediğim gibi hikaye basite kaçmıştı hatta tabiri caizse Rus tokatlayan Amerikalılar bile diyebiliriz. Filmin kötüsü olan Andrei Sator’un aynı Türk dizilerinden çıkmış bir hali vardı, tüm dünyayı yok edecek güce sahip birisinin ‘’ya benimsin ya kara toprağın’’ felsefesini benimsemiş olması beni gerçekten rahatsız etti. İyi karakterlerimiz ise tamamen düz yazılmış, hiçbir albenisi olmayan düz karakterlerdi. Oyuncuların performansları iyiydi ama karakterler düz olunca pek hatırlanılabilirliği kalmıyor. Yer yer iyi çekilmiş ve düşünülmüş aksiyon sahneleri, güzel müzikleriyle Tenet benim için bu listenin en sonunda yer alıyor.
2 – Interstellar
Belki de beni tamamıyla bir Christopher Nolan hayranı yapan bir yapım Yıldızlararası. 12 yaşımda The Dark Knight Rises (Kara Şövalye Yükseliyor) filmini sinemada seyrettikten sonra Nolan’ın adını gördüğüm vakit kendimi büyümüş hissetmiştim çünkü artık bir yönetmen tanıyordum. Bundan 2 sene sonra YouTube’da dolaşırken Interstelları’nın fragmanına denk geldiğim zaman yine aynı ismi görünce heyecandan kıpır kıpır olmuştum. Gelelim Interstellar’a. Film, kıtlığın boy gösterdiği gezegenimiz Dünya’dan başka gezegenlere koloni kurmaya giden astronotları anlatıyor. Tabii artık Dünya yaşanılamaz bir yer olmaya başlıyor ve bu kadar sorun varken sürdürülen uzay çalışmaları gereksiz olarak görülüyor. Ayakları yere basan bir distopya diyebiliriz Interstellar’a. Güzel bir alt hikayesi var, artık son dönemlerde klişeleşmiş savaşlar değil dünyanın sonunu getiren. Bir bilimkurgu olduğu kadar da bir distopya diyebiliriz Interstellar’a.
Filmin en başından en sonuna kadar metaforlarla süslenen film aynı zamanda bilimkurgu filmlerini zor beğenen ünlü astrofizikçi Neil deGrasse Tyson’dan bile bol bol övgü aldı. Hem bilimsel olarak hem de hikaye anlatışı olarak sınırları zorlayan Christopher Nolan filmde izleyicilerin beklentisini karşıladı diyebiliriz. Sonsuzlukta, sonsuz bir sevgiyi ele alıyor da diyebiliriz. Cooper’ın (Mathew McConaughey) kızıyla konuşmaları gerçekten çok dramatik sahneler. Nolan baba-kız ilişkisini bu filme güzelce yedirmiş, karakterlerin diyalogları ve gelişimleri oldukça doğal ve dramatik. Burada tabii Mathew McConaughey ve Jessica Chastain’ın performanslarına şapka çıkartmak gerekir. Güzelce kurulmuş bir distopyada, anlatılan güzel bir hikayeyle ve Hans Zimmer gibi bir ustanın efsane yorumlarıyla Interstellar bu listede ikinci sırayı kaptı.
1 – Inception
Gelgelelim listedeki ilk filme, Inception. Aslında Interstellar ve Inception’un yerlerini değiştirmeyi çok düşündüm lakin popüleritesiyle ve yaptıklarıyla Inception bu listenin birinci sırasına oturdu. Leonadro DiCaprio, Tom Hardy, Elliot Page, Cillian Murphy ve Joseph Gordon-Levitt gibi yıldız isimlerin olduğu ve yönetmenlik koltuğunda 160 milyon dolarlık bütçeyle Christopher Nolan’ın olduğu bu film sinemayla içli dışlı olmayan insanların bile ilgisini çeken bir yapım olmuştur.
Inception katmanlı rüyalarla hikayesini anlatan bir yapıya sahip. Rüya içinde rüya ve onun içinde bir rüya şeklinde ilerliyor. Aslında bakıldığı zaman bilimkurgu ve aksiyonu birleştiren Nolan, Tenet’te düştüğü hataya düşmeyip hikayesinin altını doldurup izleyicilere sunmuş ve karakterleri de cabası. Bir ana hikayeyle beraber yanında dallanan bir sürü hikaye de barındırıyor Inception ama tüm o hikayeleri güzelce ana metine bağlıyor ki izleyiciyi hiç rahatsız etmiyor. Aynı Interstellar’da olduğu gibi felsefik metaforlarla filmini dolduruyor. İşte kendisinin kalitesi burada belli oluyor sanatsal anlatımıyla, seyirlik bir filmi ortak noktada buluşturuyor ve yaptığı en iyi işi insanların kafasına girip film hakkında bir sürü soru sormasını sağlıyor. Belki de Inception’ı hala bu kadar popüler kılan etken de budur.
Ölüm, rüya, aşk ve pişmalıklarla dolu olan Cobb’un hikayesini çok başarılı bir şekilde biz izleyicilere sunuyor Nolan. Güzel çekilmiş aksiyon sahneleri, Nolan’ın inanılmaz yeteneği ve sağlam altyapıya oturtulmuş bir hikaye üçgeninde Christopher Nolan bizlere bir başyapıt sunuyor. Bundan on sene sonra Inception hâlâ popüler kalırsa bunun nedenini kesinlikle sorgulamam. Tamamen ucu açık bir yapım, finali bile bunu kanıtlar nitelikte diyebiliriz. Christopher Nolan filmografisinin The Dark Knight ile en başarılı işlerinden biri olarak kabul edilen bu filmi ben de kendi listemde birinci sıraya koydum.