Kitap İncelemeleri

Aksın Gözyaşlarım Dedi Polis: Ürpertici Bir Distopya

Orijinal adıyla ‘Flow My Tears, the Policeman Said’ Philip K. Dick’in Valis Üçlemesini yazmasından kısa bir süre önce yazılmış bir romandır. 1974 yılında kaleme alındıktan bir yıl sonra En İyi Bilimkurgu Romanı Dalında John W. Campbell, Memorial Ödülüne layık görülmesinin yanı sıra o dönemde hayranları tarafından da oldukça beğenilmiştir. Dick’in 29. bilimkurgu romanı olan ‘Aksın Gözyaşlarım Dedi Polis’ yıllar sonra 2012 yılında ilk kez dilimize çevrilmiştir. Önce 6:45 Yayınları etiketiyle okurların takdirine sunulan eser dokuz sene sonra Alfa Yayınları etiketiyle tekrar baskı yaparak raflarda yerini aldı. Nur Yener’in çevirisiyle PKD Kitaplığı içerisinde yerini alan romanın editörlüğünü Isaac Asimov kitaplarının çevirisinden de tanıdığımız Berna Kılınçer üstleniyor.

İkinci Amerikan İç Savaşı sonrasında bir polis devleti olan Amerika’yı konu alan eser, Jason Taverner adındaki ünlü bir kişinin saldırıya uğraması sonucunda ameliyat olması ve uyandığında da kendisini kimsenin tanımadığını öğrenmesiyle açılışını yapar. Bir otel odasında uyandıktan sonra yaşadığı dünyada kendisine dair hiçbir bilgiye ulaşamayan kahramanımızın kendini arayışı ve gerçeklikle olan savaşı da tam bu noktada başlıyor. Varlığının kimliksiz ve belgesiz hiçbir şey olduğu bu dönemde kendine yer bulmak isteyen kahramanımız, soluğu merdiven altı yerlerde alıyor dolayısıyla. Çünkü Taverner’ın yaşadığı bu dönemde Amerika, polis devleti olarak karşımıza çıkıyor. Romandaki kahramanımız da doğal olarak kimliksiz olması yüzünden kendisinin çalışma kampına gönderileceğini düşünüyor.

Faşizm ve Uyuşturucu Madde

Romanında 1988 senesindeki Amerika’yı hayal eden PKD, yaşadığı dönemde gözlemlediği ve tecrübe edindiği birçok şeye yer veriyor. Özellikle uyuşturucu maddelerini hikayelerinde çokça kullanan yazarın aynı şeyi bu eserinde de yaptığını rahatlıkla görebiliriz. Jason Taverner ve daha birçok karakter uyuşturucu kullanırken bu kişilerin uyuşturucuyu edinme yollarına da değiniyor Philip K. Dick. Bu kısımda devletin de özel laboratuvarlarda ürettiği uyuşturucular da çok dikkat çekici. Uyuşturucuların yanı sıra ırkçılığın ön planda olduğu yıllarda yazarlık yapan Dick, bu konu hakkında da devletin ne tür yöntemler deneyebileceğini de düşünmüş. Romanda, yönetimi elinde bulunduran polis devleti siyahilere doğum kontrolü uygulayarak aşırı siyahi nüfusun önüne geçmiş oluyor.

Mickael Riciotti tarafından Aksın Gözyaşlarım Dedi Polis kitabına çizilmiş görsel.


Bilimkurgu yazarlarının en büyük özelliği elbette geleceği öngörebilmesidir. Bu anlamda da H.G. Wells, Arthur C. Clarke, Isaac Asimov ve diğer bilimkurgu yazarları başarılı tahminler yapmıştır. Bilimkurguyu daha çok kurgusal özelliğiyle bizlere sevdiren Philip K. Dick de hiç şüphesiz onlardan birisidir. Aksın Gözyaşlarım Dedi Polis romanında da Dick’in hem başarılı hem de başarısız olduğu gelecek hakkındaki tahminleri var. Hikayenin genelinde gördüğümüz bir ulaşım aracı olan uçan arabaları başarısız olduğu kısma koyabiliriz mesela. 14 sene sonra uçan arabaların olacağını düşünen yazar mezarından dirilip hâlâ uçan arabaların olmadığını görseydi neler söylerdi acaba? Bununla beraber; sanal seks partileri, takip amaçlı insanların üzerine yerleştirilen çipler ve genetik mühendislik (estetik ameliyat) gibi birçok şey Dick’in öngörü yeteneğini gözler önüne seriyor. Estetik ameliyat demişken; Jason Taverner’ın da genetik mühendislik sayesinde bir ‘altı’ olduğunu da söylemek gerekir. 1988’in Amerika’sındaki altılar fiziksel açıdan ve görünüm olarak tamamen kusursuzdurlar ve uzun süre genç kalmalarıyla ünlüdürler. Ama bu kişilerin sayısı çok çok azdır. Jason’ın ütopik diyebileceğimiz bu hayatı ve karşılaştığı zorluklar eserin daha çarpıcı olmasını sağlıyor.

Aksın Gözyaşlarım Dedi Polis Üzerine Son Olarak

Philip K. Dick’in paranoyaklığı ve gerçeklikle olan savaşı tüm okurlarının bildiği bir gerçektir. Öyle ki PKD bazı romanlarında ve hikayelerinde daima gerçekliği sorgulamış ve varlığının da sürekli olarak yer değiştirdiğini işlemiştir. Yani Dick’in hikayelerinde gördüğümüz tüm karakterler aslında yine kendisidir. Sorunlarını ve fikirlerini parça parça farklı karakterlere aktararak ortaya girift ve sıra dışı bir bütün oluşturmakta zorluk çekmeyen PKD bu romanında da ne kadar yetenekli olduğunu gösteriyor adeta. Sonuç olarak; dönemin tüm gerçekleriyle beraber Dick, kendi gerçekliğini de içine kattığı Aksın Gözyaşlarım Dedi Polis’le kendi varlığını kanıtlama yolunda ilerleyen bir şovmenin ürkütücü ve içinden çıkılmaz hayatını tipik bir şekilde ele alıyor.

Paylas:
error0
fb-share-icon20
Tweet 20
fb-share-icon20

Ahmet Boyraz

Bilimkurgu ve üzerine yazılar.

Bir yanıt yazın