Kitap İncelemeleri

İşte Tanrılar – Isaac Asimov

1972 yılında The Gods Themselves ismiyle yayımlanan roman, 1985 yılında Altın Kitaplar tarafından İşte Tanrılar adıyla yayımlandıktan 36 yıl sonra yine aynı isimle İthaki Yayınları Bilimkurgu Klasikleri serisi bünyesinde çıkarılan 65. kitap olarak raflardaki yerini aldı.

İşte Tanrılar Hugo, Nebula ve Locus’un en iyi roman ödülünü almıştır, BK dünyası içerisinde prestijli olan bu ödüller okuyucular için bir romanın arzulanması yönünden önemli bir ölçüttür. Belirli bir zümre tarafından verilen bu ödüllerin meşruluğu bazı tartışmalar ve skandallar yüzünden sarsılsa bile birçok okuyucu için önemi ortadır.

İşte Tanrılar, Asimov’un herhangi bir serisine ait olmayan romanıdır. Uzun zamandır seriler ve Asimov’un yarattığı evrenlerle organik bir bağı olmayan tekil bir romandır, aslından romanları okuma şansı olmayanlar için oldukça heyecanlı bir durum.

Asimov’un yarattığı dünyada, bizimkisinde var olan ancak duyularımız ile algılayamayıp, kafamızda şekillendiremediğimiz paralel evrenler meselesini işlemiştir. Olası bu evrendeki fizik kurallarını da tamamen değiştirdiğini fark ettiğimizde, işte o zaman “Asimov’un dünyasına hoş geldiniz” tabelası ile karşılaşırız.

Paralel evren içerisinde farklı doğa kanunları beraberinde bambaşka toplumsal normlar oluşturmuştur. Canlıların tanımlanması her açıdan yapılırken mevcut tabulardan da etkilenmeyip, ‘Uzaylıların’’ cinselliğine dair radikal fikirler mevcuttur.

Bu evrenler arasında etkileşimin mikro ve makro boyutta etkilerini her iki evren içerisinde birçok açıdan gözlemleriz.

Kitap üç ayrı hikâyeden oluşuyor. Her birinde farklı anlatılar mevcut iken birbirleriyle net bir organik bağ söz konusu değil. Bu durum biraz bağlamdan kopukluğa neden olabilmekle beraber herhangi bir hikâyenin bitişinin bütünsel açıdan yaratacağı hayal kırıklığı da ne yazık ki muhtemel.

İşte Tanrılar: Üç Öykü – Üç Bakış Açısı

İlk bölümde ‘’Bizimkilerin’’ gözünden olaylara tanık oluruz. Tarihin akışını değiştirecek buluşların bireysellik inadı ve laboratuvar gerginlikleri ile vuku bulabileceğini görürken, bu gelişmeler neticesinde dünyadaki ilerlemeleri veyahut akabinde ortaya çıkan olası itirazların arkasında oluşan nesnellikleri sorgularız.

İkinci bölümde ise, Asimov’a göre bu bölümde yazdıkları, ürettiği eserler arasında kabiliyetlerin en üstüne çıktığı metindir. Bilimkurgu türündeki ‘’Uzaylı’’ tasvirinin en iyi örneklerinden.

Bu bölümde Asimov, ‘’Uzaylı’’ canlıların biyolojik yapılarını, çocukluktan yetişkinliğe geçiş sürecinde yaşanabilecek tüm gelişmeleri bize detaylı bir şekilde aktarır.

Yaratıklara dair görüntünün kafamızda oluşması bir hayli zor. Klasik bir görünümden uzakta oldukları da epey aşikardır. Bireyin oluşumu, bunu sağlayan sistem ve cinsellik olgusu bizim odak noktamız olabiliyor. Bambaşka bir evrendeki uzaylı uygarlığına dair ortaya atılan kavramların anlaşılabilir olmasını da romanın çevirmeni Cihan Karamancı’ya borçluyuz.

1972 yılında The Gods Themselves ismiyle yayımlanan roman, 85 yılında Altın Kitaplar tarafından İşte Tanrılar adıyla yayımlandıktan 36 yıl sonra yine aynı isimle İthaki Yayınları Bilimkurgu Klasikleri serisi bünyesinde çıkarılan 65. kitap olarak raflardaki yerini aldı.

Üçüncü bölümde eş zamanlı şekilde hareket eden 1. 2. bölümdeki olayların bir zaman sonrasında yaşanılan olaylardan bir vakit sonra kendimizi Ay’da buluruz. Ay’da artık kolonizasyon süreci tamamlanmış, Ay, dünyadaki siyasi ortamdan ötürü bir sürgün bölgesi haline gelirken bir yandan da kendi bağımsızlığını sorgulayan, dünya ile tamamen yabancılaşan insanların bir araya geldiği bir yerdir.

Aydaki gündelik yaşam hakkında -beslenme alışkanlıklarından tutun spor faaliyetlerine dek o kadar fazla bilgileniriz ki orada olduğumuz hissine kapılırız. Evrenimizin geleceğine karşı oluşan tüm tehditler karşısında ortaya atılan fikirlerin bir savunucusu ya da bunun karşısında olan bir özne olarak sayfanın içerisinde yer alırız.

İnsan gitmediği yerlere özlem duyabiliyorsa bunda Asimov’un etkisi var. Ana temasında böylesi kaotik süreçlerin olduğu bir gerçekliğin mümkün olabilmesini istemek ürkütücü.

Asimov uzaylılarla kurulacak yakınlaşmanın insanlığa ne gibi olanaklar sunacağını tüm iyi yönleriyle gösterdiği gibi varlığın ve türün hayatta kalma içgüdüsü karşısında neleri göze alıp sınırlarını zorlayacağını da birden fazla açıdan gözler önüne seriyor.

Bilimsel kavramlardan fazlasıyla çekinen okurlar için bu romanın fazlasıyla bir öğretmen tavrı ile yazıldığını Asimov’un bunları tane tane açıkladığını söyleyebiliriz.

Asimov, bu eserini kitabın girişinde yazan ‘’İnsanlığa ve aptallığa karşı verilen savaşın nihayet bir gün kazanılacağına dair umuda’’ ithaf etmişti. Bu savaşın kazanılmadığı ortada hala devam edebiliyor muyuz orası ne yazık ki muamma.

Paylas:
error0
fb-share-icon20
Tweet 20
fb-share-icon20

Lagari Konuk

İnfo@lagaribilimkurgu.com adresine yazı gönderip konuk yazar olarak yer alabilirsiniz.

Bir cevap yazın