Bilimkurgu Severlerin İlgisini Çekebilecek Bilimsel Kitaplar

Hubble Uzay Teleskopu Bilim Enstitüsü Başkanı Mario Livio’nun yazmış olduğu bu kitap, ‘Matematik bir buluş mudur yoksa bir keşif midir?’ sorusunun yanıtını Pisagor’dan günümüze matematiğin tarihini de anlatarak okuyucuyla tartışıyor.

“Tanrı Matematikçi mi?” sözünü Platon söylemişti. Nobel ödüllü Eugene Wigner, “Nasıl olur da matematik doğa yasalarıyla bu denli uyumlu olabilir?” diye sormuştu. Ve yine büyük düşünür Descartes, “Matematiksel olarak kanıtlanamayan hiçbir şeyi doğru olarak kabul etmem!” demişti.

Einstein’ın iddia ettiği gibi matematik deneyimlerden bağımsız, insan zihninin ürettiği soyut bir kavram olsaydı, içinde yaşadığımız dünyayı böylesine mükemmel ve kesin bir şekilde tarif edebilir miydi? Veya kehanetlerde bulunabilir miydi?

Sıkılmadan okuyacağınız bu kitapta belki de birçoğumuzun bir çırpıda cevabını verebileceğini düşündüğü bir sorunun cevabını aslında öyle kolayca veremeyeceğinizi hissedeceğiniz anlar olacaktır.

Stanford Üniversitesinde nörobilimci olan David Eagleman tarafından yazılmış olan kitapta yazar insan beyninin nasıl çalıştığı ile ilgili son keşifleri güzel örneklerle anlatıyor.

Kitapta içgüdülerimizin nasıl oluştuğunu anlatırken özgür iradenin varlığını tartışıyor. Beynimizde bilgilerin nöronların oluşturduğu haritalar şeklinde saklandığını anlatıyor. Duyulardan gelen sinyallerin birbirilerinden farklı olmadıklarını, örneğin ses sinyallerin ışık sinyallerinden farklı olmadığını örneklerle anlatıyor.

David Eagleman insan beyni üzerinde yaptığı çalışmalar ışığında çeşitli cihazlar geliştiriyor. Kendi şirketi olan Neosensory şirketinde dokunma duyusunu çeşitli uyarıcılara dönüştüren bir cihazın satışını yapıyor.

Yazar insanların çeşitli implantlar sayesinde yeni duyular edinebileceklerini, bu sayede beynin kapasitesinin ve dolayısıyla insanların bilinç seviyesinin arttırılabileceğini savunuyor.

İnsan bilincinin bilgisayara aktarılabilmesini ve yapay zekanın kendi benliğine kavuşabilmesini tartışıyor.

Mikrobiyoloji alanında son zamanlarda yapılan keşiflerle birlikte insan vücudunun %52’sinin yabancı mikroorganizmalardan oluştuğu ortaya çıktı.

Ed Yong, Mikrobiyata kitabında artık vücudunda yaşayan mikrobiyom olmadan bir canlıyı tarif etmenin yanlış ya da eksik olacağını vurguluyor.

Bilimkurgu filmlerinde görmeye alıştığımız, canlının zihninin başka canlılar tarafından ele geçirilip yönlendirilmesinin çarpıcı örneklerini bu kitapta görebilirsiniz.

Mikroorganizmaların hem ne kadar faydalı hem de ne kadar tehlikeli olabileceklerini ve bu rollerinin sadece bir mutasyonla ya da yatay gen transferi ile nasıl değişebileceğini bu kitapta görebilirsiniz.

Ayrıca bu kitapta Wolbachia isminde bir bakteri ile tanışarak bu bakterinin dünyayı nasıl ele geçirmiş olduğunu öğreneceksiniz.

Astrobiyoloji, uzay bilimlerinin başka gezegenlerde yaşam arayışını tahmin etmeye yönelik bilimsel metodlar geliştirmeye çalışan nisbeten yeni bir bilim dalı.

Kendi gezegenimizin oluşum sürecinden başlayarak Dünya’da ilk canlıların hangi şartlarda ve nasıl ortaya çıktıklarını, neden Güneş Sistemi’ndeki diğer gezegenlerde değil de Dünya’da ortaya çıktığını anlatıyor.

Yazar, gezegenlerdeki koşullara, fizik yasalarına, atomların kimyasal özelliklerine dayanarak başka gezegenlerde de bulunabilecek canlılar hakkında yorumlar yapıyor.

Çok uzaklarda bulunan gezegenlerdeki yaşam arayışında biyoimzaların önemini ve dünya dışı yaşam olasılığını tespit etme yöntemlerini örneklerle anlatıyor.

En son kısımda bazı tartışmalı görüşleri ve diğer başka olasılıkları da aktarıyor.

Michio Kaku bu kitabında insanların Dünya dışında kolonileşme sürecini uzay yolculuklarının tarihinden başlayarak günümüzdeki çalışmalara kadar anlatıyor.

Daha sonra Mars ve Ay’da oluşturulması planlanan ve halihazırda çalışmaları sürdürülen proejeleri sırasıyla ve özellikleriyle birlikte anlatıyor.

İnsanların gelecekte Dünya dışında tutunma sürecinde seyahat ve barınma için ne gibi teknolojiler ve araçlar kullanabileceklerini alternatifleriyle birlikte anlatıyor. Uzay madenciliği ve uzay turizmini anlatırken buralarda çalışması düşünülen yapay zekâya sahip ve kendi kendine çoğalabilen robotların nasıl olabileceklerini anlatıyor.

İnsanların gelecekte ölümsüzlük arayışı içerisinde genetik müdahalelerden, transhümanizme oradan dijitalleşmeye kadar önündeki seçenekleri aktarıyor.

Bunlar dışında Dünya dışı zeki yaşamların varlığını ve Fermi Paradoksuna da değiniyor.

Günümüz fütürizm konularının pek çoğuna değindiği okuması akıcı belgesel tadında bir kitap.

Yaşamın gizemi henüz tam olarak çözülmemiş olsa da, bilim bize canlıların cansız moleküllerden oluşan karmaşık yapılardan ibaret olduğunu söylüyor. Eğer bu görüş doğruysa, hücrelerin ve organizmaların belli bir amacı varmış gibi görünen hareketi nereden kaynaklanıyor?

Canlıyı cansızdan ayıran nedir? Yaşam, cansız maddeden nasıl doğar? Peter M. Hoffmann’ın kaleme aldığı Yaşamın Kökeni birkaç bin yıl boyunca süren tartışmaları özetledikten sonra modern bilimin konuyla ilgili araştırma ve bulgularını ortaya koyarak bu soruları yanıtlamaya çalışıyor.

Yazar, atomların yapısından kaynaklanan gerekliliklerin doğal olarak nasıl organik makineler meydana getirdiğini anlatıyor. Entropinin ve termodinamiğin yasalarının yaşam için neden önemli olduğunu anlatıyor.

Büyük ölçekte bakıldığında saat gibi işleyen bir mekanizmaya benzeyen, ebeveynlerinden yavrularına geçen tutarlı bir yapı gibi görünen canlıların yapısına nano ölçekte bakıldığında aslında bir kaos olduğunu ve moleküler fırtınanın atomların pozisyonlarını yönettiğini anlatıyor.

Bu kitapta bir fizikçinin bakış açısıyla, biyolojinin konusu olan canlıların yapısı ve nasıl çalıştıkları konusunu nasıl ele alındığını görebilirsiniz. Fizikçi Peter M. Hoffmann’ın bu kitabı yaşama ve biyolojiye bakış açınızı değiştirebilecek potansiyele sahip.

Brian Clegg bu kitabında hızlıca ve eğlenceli bir dille kuantum fiziğinin tarihini ve ne olduğunu bize anlatarak başlıyor.

Daha sonra atom altı ölçekte Newton fiziğinin kurallarının nasıl geçersiz hale geldiğini örneklerle anlatıyor.

Kunatum fiziği yasalarının Güneş gibi büyük cisimlerden DNA gibi mikro seviyedeki küçük cisimlere kadar nasıl işlediğini anlatıyor.

Günümüzde kullanılan elektrik ve elektroniğin kuantum fiziğinden nasıl faydalandığını LCD televizyonlar ve bilgisayarların elektronların hareketlerinden nasıl faydalandıklarını somut örneklerle anlatıyor.

Gelişmekte olan kuantum bilgisayarların nasıl çalıştıklarını, nasıl kullanıbileceklerini ve neler vadettiklerini anlatıyor.

Kuantum fiziği sayesinde gelecekte ne gibi araçların kulanılabileceğini, yeni teknolojilerin hayatımızı nasıl değiştirebileceklerini ve ışınlanmanın mümkün olup olamayacağını tartışıyor.